Aynen & ForuM ™ 2009-2010

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

pvp hile , private server hileleri , aynenforum , hileler , kırık exe , soacs


    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:26 am

    [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


    En son KraL tarafından Salı Ara. 22, 2009 1:57 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:28 am

    fatiha suresi

    1 - Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

    1:2 -
    Hamd o âlemlerin Rabbi,

    1:3 - O Rahmân ve Rahim,

    1:4 - O, din
    gününün maliki Allah'ın.

    1:5 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve
    ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).

    1:6 - Hidayet eyle
    bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba
    uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.

    1:7 - O kendilerine nimet
    verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna
    değil.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:29 am

    BAKARA SURESİ

    :1 - (Elif, Lâm, Mîm.)

    2:2 - İşte o kitap, bunda
    şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir.

    2:3 -
    Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz
    rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.

    2:4 - Ve onlar ki hem sana
    indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar
    kesinlikle iman ederler.

    2:5 - Bunlar, işte Rabblerinden bir hidayet
    üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir.

    2:6 - Şu muhakkak ki
    inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.


    2:7 - Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin
    üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.

    2:8 - İnsanlardan
    öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık."
    derler.

    2:9 - Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf
    kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.

    2:10 - Kalplerinde hastalık
    vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık
    onlara elem verici bir azab vardır.

    2:11 - Hem onlara: "Yeryüzünde fesat
    çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.

    2:12 -
    İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.


    2:13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın."
    denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi
    bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.

    2:14 - Onlar iman
    edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız
    kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz."
    derler.

    2:15 - (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde
    serserice dolaşmalarına mühlet verir.

    2:16 - İşte onlar o kimselerdir
    ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi,
    doğru yolu da bulamadılar.

    2:17 - Onların durumu, bir ateş yakanın
    durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların
    (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık
    görmezler.

    2:18 - (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık
    (hakka) dönmezler.

    2:19 - Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde
    karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali)
    gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa
    Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.

    2:20 - O şimşek nerdeyse
    gözlerini (n nûrunu) kapıverecek. Önlerini aydınlattımı ışığında yürürler,
    karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı
    işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.


    2:21 - Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk
    edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız.

    2:22 - O (Rabb) ki yeri sizin
    için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık
    olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler
    koşmayın.

    2:23 - Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe
    içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka
    güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.

    2:24 - Yok
    yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve
    taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.

    2:25 - İnanıp
    yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait
    olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu
    daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak
    üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem onlar
    orada ebedî kalacaklar.

    2:26 - Muhakkak ki Allah bir sivri sineği, hatta
    daha üstününü misal getirmekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o şüphesiz
    haktır, Rabb'lerındandır. Ama küfre saplananlar: "Allah böyle bir misal ile ne
    demek istedi?" derler. Allah onunla birçoklarını şaşırtır, yine onunla
    birçoklarını yola getirir. Onunla ancak o fasıkları şaşırtır.

    2:27 -
    Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar.
    Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler
    ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.


    2:28 - Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti.
    Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona
    götürüleceksiniz.

    2:29 - O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için
    yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi
    bilir.

    2:30 - Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife
    yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek
    birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis
    ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.


    2:31 - Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere
    gösterip: "Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin."
    dedi.

    2:32 - Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize
    öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin".


    2:33 - (Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi.
    Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben
    size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da,içinizde
    gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi.

    2:34 - Ve o zaman
    meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis
    dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.

    2:35 - Dedik ki: "Ey
    Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol
    yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

    2:36 -
    Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları
    (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin, orada
    belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır." dedik.


    2:37 - Derken Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe
    etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok
    esirgeyendir.

    2:38 - Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin. Size benim
    tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse,
    onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

    2:39 -
    İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler.
    Orada ebedî olarak kalacaklardır.

    2:40 - Ey İsrailoğulları, size
    verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size
    verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun!

    2:41 - Yanınızdakini
    (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar
    edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak
    benden korkun.

    2:42 - Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı
    gizlemeyin.

    2:43 - Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû
    edenlerle birlikte siz de rükû edin.

    2:44 - İnsanlara iyiliği emreder de
    kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı
    başınıza almayacak mısınız?

    2:45 - Bir de sabırla, namazla yardım
    isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.


    2:46 - Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na
    döneceklerini bilirler.

    2:47 - Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti
    ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

    2:48 - Ve öyle bir
    günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da
    kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.


    2:49 - (Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de
    kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı
    boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından
    büyük bir imtihan vardı.

    2:50 - Hani bir zamanlar sizin için denizi
    yarıp, sizi kurtardık da Firavun'un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp
    duruyordunuz.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:29 am

    2:51 - Hani bir zamanlar Musa'ya kırk gecelik vaad verdik de sonra siz onun
    arkasından buzağıyı put edindiniz ve o halinizle zalimler idiniz.

    2:52 -
    Sonra yine de sizi affettik, artık şükretmeniz gerekiyordu.

    2:53 - Ve
    hani bir zamanlar Musa'ya o kitabı ve furkanı verdik, gerekirdi ki, doğru yolda
    gidesiniz.

    2:54 - Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim
    cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin
    Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız
    katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o
    Tevvab ve Rahîm'dir.

    2:55 - Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı
    açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız." demiştiniz de bunun üzerine
    sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız.

    2:56 - Sonra
    şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik.

    2:57 -
    Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan
    yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize
    zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.

    2:58 - Hani bir
    zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin
    ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size,
    hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da
    arttıracağız" dedik.

    2:59 - Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü
    değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de
    kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik.

    2:60 -
    Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de "asanla taşa vur!"
    demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi
    su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve
    saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.

    2:61 - Hani bir
    zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık
    bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden,
    kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da
    size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya
    konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve
    meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle
    oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri
    öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.


    2:62 - Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler,
    bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel
    işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku
    yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

    2:63 - Hani bir zamanlar
    sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki;
    size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek
    ki, korunursunuz.

    2:64 - Sonra verdiğiniz sözün arkasından yüz
    çevirdiniz, eğer üzerinizde Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasa idi herhalde zarara
    uğrayanlardan olurdunuz.

    2:65 - İçinizden cumartesi günü yasağını
    çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar
    olun!" dedik.

    2:66 - Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir
    ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık.

    2:67 - Hani bir
    zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı
    emrediyor. Onlar da "ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler.
    Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.

    2:68
    - Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın." dediler.
    Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir
    sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız." dedi.

    2:69 - Onlar, "Bizim
    için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim
    buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır." dedi.


    2:70 - Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın,
    çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette
    buluruz." dediler.

    2:71 - Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup
    tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir
    sığırdır". Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun." dediler. Nihayet
    onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı.

    2:72 - Hani bir
    zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmış ve onu
    üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı.


    2:73 - İşte bundan dolayı, o sığırın bir parçası ile o ölüye vurun,
    dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir, belki
    aklınızı başınıza toplarsınız.

    2:74 - Sonra bunun arkasından yine
    kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi.
    Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki,
    çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan
    yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.


    2:75 - Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz?
    Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona
    akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi.

    2:76 - Üstelik
    iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları
    zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup
    Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu
    be?" derlerdi.

    2:77 - Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar
    ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir.

    2:78 - Bunların bir de
    ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım
    kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar.


    2:79 - Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar
    da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o
    elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden
    onlara!..

    2:80 - Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka
    asla ateş azabı dokunmaz". De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldınız? Böyle ise
    Allah sözünden dönmez. Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi
    söylüyorsunuz?"

    2:81 - Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı
    kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî
    kalıcıdırlar.

    2:82 - İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri
    de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.

    2:83 - Hani bir
    vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan
    başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere,
    çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı
    kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden
    döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.

    2:84 - Yine bir zamanlar mîsakınızı
    almıştık; birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, nüfusunuzu diyarınızdan
    çıkarmıyacaksınız. Sonra siz buna ikrar da verdiniz ve ikrarınıza şahit de
    oldunuz.

    2:85 - Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi
    öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar
    aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka
    çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz.
    Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın
    bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle
    yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar,
    kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil
    değildir.

    2:86 - Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun
    için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez.


    2:87 - Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım
    peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu
    Rûhu'l-Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle
    gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir
    kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?

    2:88 -
    (Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz
    kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi.
    Bundan dolayı çok az imana gelirler.

    2:89 - Yanlarındakini tasdik etmek
    üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı
    onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu
    sefer kendileri onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah'ın laneti
    kâfirleredir.

    2:90 - Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları
    şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy
    indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu
    yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.


    2:91 - Onlara, "Allah ne indirdiyse ona iman edin." denildiği zaman,
    onlar "Biz kendimize indirilene iman ederiz." derler ve ondan başkasını inkâr
    ederler. Oysa yanlarındaki Tevrat'ı tasdik eden gerçek vahiy odur. Onlara de ki;
    "Peki madem gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'ın peygamberlerini
    öldürüyordunuz?

    2:92 - Celâlim hakkı için Musa size belgelerle gelmişti
    de onun arkasından tuttunuz o buzağıya taptınız. Siz işte o zâlimlersiniz.


    2:93 - Bir zamanlar size, "verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu
    dinleyin." diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık. (O yahudiler):
    "Duyduk, dinledik, isyan ettik." dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı
    yüreklerinde besleyip büyüttüler. De ki, "Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu
    imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor!

    2:94 - De ki; Allah yanında
    ahiret yurdu (cennet) başkalarının değil de yalnızca sizin ise, eğer iddianızda
    da sadık iseniz haydi hemen ölümü temenni ediniz, ölmeyi cana minnet biliniz.


    2:95 - Fakat elleriyle işledikleri yüzünden onu hiçbir zaman temenni
    edemiyecekler. Allah o zâlimleri bilir.

    2:96 - Elbette onları insanların
    hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacak, hatta müşriklerden bile
    daha düşkün bulacaksın. Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa
    uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah, onların
    neler yaptığını görüp duruyor.

    2:97 - Söyle; her kim Cebrail'e düşman
    ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki
    vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi.


    2:98 - Her kim Allah'a, Allah'ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail
    ile Mîkâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.


    2:99 - Şanım hakkı için sana çok açık âyetler; parlak mucizeler
    indirdik. Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr
    etmez.

    2:100 - O fasıklar hem bunları tanımıyacaklar, hem de ne zaman
    bir ahd üzerine antlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh
    çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? Hatta az bir güruh değil, onların çoğu
    ahit tanımaz imansızlardır.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:29 am

    2:101 - Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir
    peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın
    kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi
    yaptılar.

    2:102 - Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup
    izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı,
    lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de
    Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o
    ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da
    kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile
    kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça
    bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve
    bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın
    alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı.
    Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.


    2:103 - Şayet onlar iman edip de korunmuş olsalardı, elbette Allah
    tarafından verilecek mükafat çok hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi.


    2:104 - Ey iman edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve iyi
    dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.

    2:105 - Ne Kitap
    ehlinden, ne de müşriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayır indirilsin
    istemez. Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok
    büyük lütuf sahibidir.

    2:106 - Biz bir âyetten her neyi nesheder veya
    unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki,
    Allah her şeye kâdirdir.

    2:107 - Bilmez misin ki, hakikaten göklerin ve
    yerin mülkü Allah'ındır, hepsi O'nundur. Size de Allah'dan başka ne bir dost, ne
    de bir yardımcı vardır.

    2:108 - Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce
    Musa'ya sorulduğu gibi,sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı
    küfürle değiştirirse artık düz yolun ortasında sapıtmış olur.

    2:109 -
    Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir
    etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden
    ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle
    davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.


    2:110 - Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi
    nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak
    ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.

    2:111 - Bir de "yahudi ve
    hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek" dediler. Bu onların kendi
    kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; "Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin
    delilinizi."

    2:112 - Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü
    Allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır.
    Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.

    2:113 -
    Yahudiler dediler ki, "Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller", Hristiyanlar da
    "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar.
    Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan
    dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında
    hüküm verecektir.

    2:114 - Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın
    isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden
    daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey
    yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.


    2:115 - Bununla beraber, doğu da Allah'ın, batı da Allah'ındır. Artık
    nereye dönerseniz dönün, orası Allah'a çıkar. Şüphe yok ki, Allah(ın rahmeti)
    geniştir, O, her şeyi bilendir.

    2:116 - O zalimler, "Allah kendisine
    çocuk edindi." dediler. Hâşâ, O sübhândır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa
    O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

    2:117 - O, göklerin ve yerin yoktan
    var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o
    da hemen oluverir.

    2:118 - Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle
    konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de
    tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine
    benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz
    mucizeleri çok açık seçik gösterdik.

    2:119 - Şüphe yok ki, Biz seni hak
    ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Sen, o
    cehennemliklerden sorumlu değilsin.

    2:120 - Sen onların milletlerine
    tabi olmadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden asla hoşnud ve razı
    olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir.
    Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların
    arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost bulunur, ne de
    bir yardımcı.

    2:121 - Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler
    onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim
    de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler.

    2:122 - Ey
    İsrailoğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki
    ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın!

    2:123 - Ve öyle bir günden sakının
    ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez
    ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler.


    2:124 - Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım
    kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün
    insanlara imam yapacağım." buyurdu. İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi
    ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu.

    2:125 - Biz ta o zaman
    bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de
    Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e
    şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar
    için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!"

    2:126 - Ve o
    vakit İbrahim "Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve
    ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı. Allah
    buyurdu ki: "küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım,
    sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!"


    2:127 - Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı,
    İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç
    şüphesiz işiten sensin, bilen sensin.

    2:128 - Ey bizim Rabbimiz, hem
    bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan
    yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize
    ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb
    sensin, Rahîm sensin.

    2:129 - Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara
    içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet
    eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz
    yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.


    2:130 - İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz
    çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de
    iyilerden biridir.

    2:131 - Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben
    âlemlerin Rabbine teslim oldum." dedi.

    2:132 - Bu dini İbrahim, kendi
    oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu
    dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can
    verin!" dedi.

    2:133 - Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm
    hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?"
    dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın
    Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen
    müslümanlarız." dediler.

    2:134 - Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara
    kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından
    sorguya çekilecek değilsiniz.

    2:135 - Bir de: "yahudi veya hıristiyan
    olunuz ki, hidayet bulasınız." dediler. Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak
    hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı."


    2:136 - Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse
    İbrahim'e,İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve
    İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine
    iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen
    müslümanlarız."

    2:137 - Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman
    ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse
    onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter.
    Ve O, işitendir, bilendir.

    2:138 - Allah'ın boyasına bak, (vaftiz
    nolacak?) Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet
    edenleriz.

    2:139 - De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi
    gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz
    bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile
    sarılıyoruz.

    2:140 - "Yoksa siz, İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakup
    da ve torunları da hep yahudi ve hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz?" De
    ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah'ın şahitlik ettiği bir
    hakikatı bile bile inkar edenden daha zâlim kim olabilir? Allah,
    yaptıklarınızdan gafil değildir.

    2:141 - Onlar bir ümmet idiler, gelip
    geçtiler. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandıklarınız. Ve siz
    onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

    2:142 - İnsanlar
    içinde bir kısım beyinsizler takımı, "Bunları bulundukları kıbleden çeviren
    nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu
    hidayete erdirir."

    2:143 - Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet
    kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri
    olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun
    Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki
    ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet
    ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek
    değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok
    merhametlidir.

    2:144 - Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada
    şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın
    bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz
    de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin!
    Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen
    o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil
    değildir.

    2:145 - Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün
    delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların
    kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller.
    Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu
    ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun.


    2:146 - O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o
    peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı
    gerçeği bile bile gizlerler.

    2:147 - O hak, Rabbindendir. Artık şüpheye
    düşenlerden olma sakın!

    2:148 - Ümmetlerden her birinin bir yönü vardır,
    o ona yönelir, haydin, hep hayırlara koşun, yarışın. Her nerede olsanız Allah
    sizi toplar, bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.


    2:149 - Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescid-i Haram'a
    doğru yüzünü çevir. Bu emir şüphesiz hak, Rabbinden olduğu gerçektir. Allah
    yaptıklarınızdan habersiz de değildir.

    2:150 - Her nereden yola çıkarsan
    yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir, ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru
    çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın. Ancak içlerinden
    haksızlık edenler başka. Siz de onlardan korkmayın, benden korkun. Hem
    üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:29 am

    151 - Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi
    okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz
    şeyleri öğretiyor.

    2:152 - O halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana
    şükredin de nankörlük etmeyin.

    2:153 - Ey iman edenler! Sabır ve namazla
    yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

    2:154 -
    Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz
    sezemezsiniz.

    2:155 - Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz
    da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o
    sabredenleri!

    2:156 - Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz
    Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.

    2:157 - İşte onlar var
    ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de
    onlardır.

    2:158 - Gerçekten Safâ ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir.
    Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret ederse, bunları tavaf
    etmesinde ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse,
    şüphesiz Allah iyiliğin karşılığını verir, o her şeyi bilir.

    2:159 -
    İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için
    biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet
    eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.

    2:160 - Ancak tevbe
    edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım.
    Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim.

    2:161 - Ama
    âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, işte
    Allah'ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti hep onların üzerine
    olsun.

    2:162 - Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azabları
    hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.

    2:163 - Her halde
    hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahmân ve
    Rahîm'dir.

    2:164 - Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile
    gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden
    gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra
    diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları
    değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı
    olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır.

    2:165
    - İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları,
    Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha
    kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait
    olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke
    anlasalardı.

    2:166 - O zaman kendilerine uyulan kimseler, azabı görerek
    kendilerine uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağlar parça
    parça kopmuştur.

    2:167 - Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: "Ah,
    bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz
    de onlardan uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini,
    üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir.
    Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir.

    2:168 - Ey insanlar! Bütün
    yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat
    şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır.

    2:169 - O
    size hep çirkin ve murdar işleri emreder, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler
    söylemenizi ister.

    2:170 - Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği
    vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya
    ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara
    uyacaklar?

    2:171 - O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan
    başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler,
    kördürler, akıl da etmezler.

    2:172 - Ey iman edenler! Size kısmet
    ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer
    yalnız O'na kulluk ediyorsanız.

    2:173 - O, size yalnız şunları haram
    kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen
    hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz
    etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez.
    Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

    2:174 - Allah'ın
    indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar gerçekten
    karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz
    söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab
    vardır.

    2:175 - İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi
    bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da
    sabırlıdırlar!

    2:176 - Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple
    indirmiştir. Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir
    anlaşmazlık içindedirler.

    2:177 - Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı
    tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a,
    ahiret gününe, meleklere, kitabave bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı
    olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri
    kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de
    andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık
    durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var
    ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.

    2:178 - Ey
    iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına
    kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o
    zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz
    tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine
    saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.

    2:179 - Ey temiz akıl
    sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, korunursunuz.


    2:180 - Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa,
    babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek,
    Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size
    farz kılındı.

    2:181 - Şimdi her kim, bunu duyduktan sonra onu
    değiştirirse, her haldevebali, sırf o değiştirenlerin boynunadır. Şüphe yok ki
    Allah, her şeyi işitir ve bilir.

    2:182 - Her kim de vasiyet edenin, bir
    hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını
    düzeltirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok
    merhamet edicidir.

    2:183 - Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz
    kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.

    2:184 -
    (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya
    yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona
    dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim
    de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer
    bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

    2:185 - O Ramazan
    ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve
    deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya
    şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı
    günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk
    dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı
    tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.

    2:186 - Şayet kullarım,
    sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının
    duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla
    iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.

    2:187 - Oruç gecesi
    kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar,sizin için bir örtü, siz de
    onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği
    için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve
    Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden
    size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam
    tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın.
    Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini
    insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.

    2:188 - Bir de
    aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir
    kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet olarak
    vermeyin.

    2:189 - Sana hilâllerden soruyorlar. De ki: Onlar insanlar
    için de, hac için de vakit ölçüleridir. Bununla beraber iyilik, evlere
    arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyiliğe eren, kötülükten korunan kimsedir.
    Evlere kapılarından gelin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.


    2:190 - Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız
    saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.


    2:191 - Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden
    onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram
    yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi
    öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.


    2:192 - Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok
    bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

    2:193 - Hem bir fitne kalmayıp,
    din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık
    ancak zalimlere karşıdır.

    2:194 - Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün
    hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona
    yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin
    ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

    2:195 - Allah yolunda mal
    harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin.
    Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever.

    2:196 - Hac ve umreyi de
    Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen
    bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar
    başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı
    bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye
    gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab
    kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise
    üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç tutması lazım gelir. Bu
    hüküm, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve
    bilin ki Allah'ın azabı gerçekten çok şiddetlidir.

    2:197 - Hac, bilinen
    aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse; artık hacda
    kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne
    işlerseniz, Allah onu bilir. Kendinize azık edinin.Şüphesiz ki azıkların en
    hayırlısı Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri! Benden korkun!

    2:198 -
    Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. Arafat'tan indiğiniz zaman
    Meş'ar-i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı zikredin. O'nu, size gösterdiği
    şekilde zikredin. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten sapmışlardandınız.


    2:199 - Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin.
    Allah'tan bağışlanmanızı isteyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
    edicidir.

    2:200 - Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman,
    önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı
    anın. İnsanlardan kimisi: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der. Onun için
    ahirette hiçbir kısmet yoktur.




    .
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:29 am

    :201 - Yine onlardan: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir
    güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" diyenler vardır.

    2:202 - İşte
    onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.


    2:203 - Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin (tekbir alın). Bunlardan
    kim iki gün içinde (Mina'dan) dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim
    geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir. Allah'tan
    korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp toplanacaksınız.


    2:204 - İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri
    senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm
    düşmanlarının en yamanıdır.

    2:205 - İş başına geçti mi yeryüzünde
    bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise
    bozgunculuğu sevmez.

    2:206 - Ona: "Allah'tan kork!" dendiği zaman da
    kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevkeder. Cehennem de onun hakkından
    gelir. O ne kötü bir yataktır!

    2:207 - Yine insanlardan kimi de vardır
    ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok
    merhametlidir.

    2:208 - Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin
    de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.


    2:209 - Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin
    ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

    2:210 - Onlar sadece
    gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte
    geliversin de iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah'a döndürülüp
    götürülür.

    2:211 - İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık
    âyetler vermiştik. Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra
    değiştirirse, şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

    2:212 -
    Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar.
    Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah
    dilediğine hesapsız rızık verir.

    2:213 - İnsanlar tek bir ümmetti.
    Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak
    üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki,
    insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da
    sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular,
    aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine
    Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri
    hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.

    2:214 - Yoksa
    siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza
    gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlaraöyle yoksulluklar, öyle
    sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman
    edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın
    yardımı yakındır.

    2:215 - Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini
    soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler,
    yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde
    Allah onu bilir.

    2:216 - Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş
    gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir
    hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir
    kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

    2:217 - Ey Muhammed! Sana
    haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir
    günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları,
    Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük
    bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri
    yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri
    durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık
    onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar,
    cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.

    2:218 -
    Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince,
    işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
    edicidir.

    2:219 - Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki:
    Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat
    günahları, menfaatlerinden daha büyüktür. Yine sana neyi infak edeceklerini
    soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin. İşte böylece Allah, size
    âyetlerini açıklıyor. Umulur ki siz düşünürsünüz.

    2:220 - Dünya ve
    ahiret hakkında (düşünürsünüz.) Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar
    hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer
    onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah
    ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı.
    Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

    2:221 -
    Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza
    gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik
    erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse
    bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet
    ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve
    âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.


    2:222 - Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De
    ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan
    çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman
    ise Allah'ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe
    edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever.

    2:223 - Kadınlarınız,
    sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz
    için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun
    huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed, müminleri müjdele!

    2:224 - Sözünüzde
    durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için, Allah'ı
    yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın. Allah, her şeyi işitir ve bilir.


    2:225 - Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi
    bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz.
    Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok
    bağışlayıcıdır, çok halimdir.

    2:226 - Kadınlarından îlâ edenler (onlara
    yaklaşmamaya yemin edenler) için dört ay beklemek vardır. Eğer bu yeminlerinden
    dönerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.


    2:227 - Yok eğer boşamaya karar vermişlerse, şüphesiz ki Allah
    söylediklerini işitir, kurduklarını bilir.

    2:228 - Boşanan kadınlar,
    kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını
    gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Eğer Allah'a ve ahiret gününe
    inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre
    içersinde onları geri almaya daha layıktırlar. O kadınların, üzerlerindeki meşru
    hak gibi, kendilerinin de hakları vardır. Yalnız erkekler için, onların üzerinde
    bir derece vardır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

    2:229
    - Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle
    salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak
    Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de
    bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının,
    ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte
    bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın
    hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir.

    2:230 - Eğer kadını bir daha
    boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz.
    Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid
    ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah
    yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim
    için açıklıyor.

    2:231 - Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini
    bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın.
    Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu
    yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin,
    Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği
    kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her
    şeyi bilir.

    2:232 - Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini
    bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde,
    kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu,
    içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin
    hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.


    2:233 - Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için
    tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin
    yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber
    herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu
    sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Varise düşen de yine aynı borçtur. Eğer
    ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu
    memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı
    başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra bunda
    da size bir günah yoktur. Bununla beraber Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah
    yaptıklarınızı görür.

    2:234 - İçinizden vefat edip de geride eşler
    bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet
    (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir
    şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan
    haberdardır.

    2:235 - Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı
    biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah
    biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşru bir söz söylemekten başka
    bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye
    kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki Allah
    gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki Allah çok
    bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.

    2:236 - Eğer kadınları, kendilerine
    dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir
    vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan
    hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu,
    iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

    2:237 - Eğer onları, kendilerine
    dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o
    kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde
    bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya
    daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne
    yaparsanız hakkiyle görür.

    2:238 - Namazlara ve orta namaza devam edin
    ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.

    2:239 - Eğer bir korku
    hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin
    olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı
    zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın).

    2:240 -
    İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için
    senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet
    ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları
    meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür,
    hüküm ve hikmet sahibidir.

    2:241 - Boşanmış kadınlar için de meşru ve
    geleneğe uygun şekilde bir meta'(intifa hakkı) vardır ki verilmesi, Allah'tan
    korkanlar üzerine bir borçtur.

    2:242 - İşte akıllarınız ersin diye,
    Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.

    2:243 - Görmedin mi o kimseleri
    ki kendileri binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıktılar. Allah da
    kendilerine "ölün!" dedi, sonra da onlara bir hayat verdi. Şüphesiz ki Allah,
    insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların pek çokları şükretmezler.


    2:244 - O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi
    işitir ve bilir.

    2:245 - Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir ödünç versin
    de Allah da ona birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de
    verir. Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz.

    2:246 - Baksana,
    İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir
    peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..."
    dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?"
    dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan
    ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş
    kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah,
    o zalimleri bilir.

    2:247 - Peygamberleri onlara: "Allah, size hükümdar
    olmak üzere Talût'u gönderdi." demişti. Onlar: "Ona bizim üzerimize hükümdar
    olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir
    genişlik, bir bolluk da verilmemiştir." dediler. Peygamberleri de "Onu sizin
    başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik
    vermiştir." dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti
    geniştir, o her şeyi bilir.

    2:248 - Peygamberleri, onlara şunu da
    söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun
    gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı),
    Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu
    melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için
    kesin bir ibret, bir alâmet vardır.

    2:249 - Talut, ordu ile hareket
    edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan
    içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir
    avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç,
    hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler
    nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz
    yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler:
    "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir.
    Allah, sabırlılarla beraberdir."

    2:250 - Calut ve ordusuna karşı savaş
    meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır
    dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!"
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    2:251 - Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü
    ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği
    şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı,
    yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir
    lütuf sahibidir.

    2:252 - İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana
    hakkıyla okuyoruz. Şüphesiz ki sen o gönderilen resullerdensin.

    2:253 -
    O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık.
    İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha
    yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini
    Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların
    arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin
    kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti.
    Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini
    yapar.

    2:254 - Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir
    dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz
    rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.


    2:255 - Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır),
    bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.
    Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek
    olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.
    Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar.
    O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp
    gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.

    2:256 -
    Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her
    kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o
    hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.

    2:257 - Allah,
    iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr
    edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte
    onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.

    2:258 - Allah,
    kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin
    mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür." dediği
    zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan
    getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp
    kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

    2:259 -
    Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne
    gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?"
    dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar
    kaldın?" diye sordu. O da: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım." dedi. Allah
    buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz
    bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir
    işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine
    kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça
    belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi.

    2:260
    - Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!"
    demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım, fakat kalbim
    iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan
    dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın
    başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana
    gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."


    2:261 - Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu
    gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine
    daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.

    2:262 -
    Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı,
    gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükafatları vardır.
    Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.

    2:263 - Bir
    tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir
    sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak
    davranır.

    2:264 - Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül
    kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır
    da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline
    benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu
    yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey
    elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.

    2:265 -
    Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah
    yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir
    tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de
    yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir
    çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.

    2:266 - Hiç biriniz ister
    mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar
    aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve
    elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir
    bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, âyetlerini size böylece
    açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.

    2:267 - Ey iman edenler! İnfakı
    gerek kazandıklarınızın, gerek siziniçin yerden çıkardıklarımızın temizlerinden
    yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye
    yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık
    olandır.

    2:268 - Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere
    teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor.
    Allah'ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.

    2:269 - Dilediğine hikmet
    verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün
    akıllılar anlar.

    2:270 - Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü
    bir adak adadınızsa, Allah onu kesinlikle bilir. Ve zalimlere hiçbir şekilde
    yardım olunmayacaktır.

    2:271 - Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi
    olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha
    hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki,
    Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır.

    2:272 - Onları yola
    getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir.
    Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını
    gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size
    aynen ödenir. Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz.

    2:273 -
    Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar
    yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı,
    bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın.
    Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik
    yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.

    2:274 - Mallarını gece ve
    gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında
    ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir
    zaman mahzun da olmazlar.

    2:275 - Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan
    çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de
    faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram
    kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine
    faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de
    Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem
    ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.

    2:276 - Allah faizi mahveder,
    oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi
    sevmez.

    2:277 - İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı
    verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku
    olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.

    2:278 - Ey iman edenler!
    Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.


    2:279 - Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size
    savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir.
    Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.

    2:280 - Eğer borçlu
    darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi
    borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için,
    daha hayırlıdır.

    2:281 - Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a
    döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse
    haksızlığa uğramayacaktır.

    2:282 - Ey iman edenler! Belli bir vade ile
    karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda
    doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın,
    kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi
    üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan
    korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir
    çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip
    yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki
    tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir
    erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de
    çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu
    vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu
    gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha
    elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman
    bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de
    yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer
    onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik
    Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.


    2:283 - Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit
    alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız
    kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti
    ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka
    onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir.

    2:284 -
    Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa
    vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini
    bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir.

    2:285 -
    Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de
    hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz
    Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey
    Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.

    2:286 -
    Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı
    hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer
    unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden
    öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün
    yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize!
    Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    Alİ İmran Suresİ...


    --------------------------------------------------------------------------------

    :1
    - Elif, Lâm Mîm,

    3:2 - Allah, kendisinden başka tanrı olmayan, hayy ve
    kayyûmdur.

    3:3 - O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan
    bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve
    İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki,
    Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok
    güçlüdür, intikamını alır.

    3:4 - O, sana kendisinden öncekileri tasdik
    edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak
    Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek
    şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok
    güçlüdür, intikamını alır.

    3:5 - Şu da kesindir ki, ne yerde, ne de
    gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.

    3:6 - Sizi, rahimlerde dilediği
    gibi şekillendiren O'dur. Kendisinden başka tanrı olmayan, şan, şeref ve hikmet
    sahibi olan O'dur.

    3:7 - Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun
    âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir.
    Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf
    fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun
    müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka
    kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, "Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz
    katındandır." derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez.

    3:8
    - Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma,
    bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.


    3:9 - Ey Rabbimiz! Muhakkak ki, Sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir
    günde bütün insanları bir araya toplayacaksın. Muhakkak ki Allah, hiç sözünden
    caymaz.

    3:10 - Gerçek şu ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zararı, ne
    malları, ne de evlatları engelleyemez. İşte onlar, o ateşin yakıtı olacaklar.


    3:11 - Gidişatları, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı
    gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymışlardı. Bunun üzerine Allah da onları
    işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah, cezası çetin
    olandır.

    3:12 - O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye
    uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.


    3:13 - Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir âyet,
    bir işaret ve ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de
    kâfirdi ve karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı.
    Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu. Gören gözleri olanlar
    için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.

    3:14 - İnsanlara kadınlar,
    oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler
    kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki
    bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak
    yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.

    3:15 - De ki,
    size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için
    Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî
    kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır.
    Allah, o kulları görür.

    3:16 - Onlar ki, "Ey Rabbimiz! Biz inandık, iman
    getirdik, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.


    3:17 - O sabredenleri, o doğruluktan şaşmayanları, o elpençe divan
    duranları, o nafaka verenleri ve seher vakitlerinde o istiğfar edip yalvaranları
    (görür).

    3:18 - Allah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok,
    ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir
    ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır.

    3:19 - Doğrusu Allah
    katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf
    kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır.
    Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk
    görendir.

    3:20 - Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki:
    "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir".
    Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de
    İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer
    yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir.


    3:21 - Allah'ın âyetlerini inkâr edenler ve haksız yere peygamberleri
    öldürenler, insanlar içinde adaleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Bunları
    acıklı bir azapla müjdele!

    3:22 - İşte bunlar öyle kimselerdir ki,
    dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onların hiçbir
    yardımcıları da olmayacaktır.

    3:23 - Görmüyor musun, o kendilerine
    kitaptan bir nasip verilmiş olanlar, aralarında hüküm vermek için Allah'ın
    kitabına davet olunuyorlar da, sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp
    gidiyorlar.

    3:24 - Bunun sebebi, onların "belli günlerden başka bize
    asla ateş azabı dokunmaz" demeleridir. Uydurageldikleri yalanlar dinlerinde
    kendilerini aldatmaktadır.

    3:25 - O geleceğinde hiç şüphe olmayan günde
    kendilerini bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese ne
    kazandıysa tamamen ödendiği vakit halleri nasıl olacaktır?

    3:26 - De ki:
    "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu
    çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır Senin
    elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.

    3:27 - Geceyi gündüzün
    içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden
    ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.

    3:28 - Müminler,
    müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'dan
    ilişiği kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma yapmanız başkadır. Bununla
    beraber Allah sizi kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet gidiş
    Allah'adır.

    3:29 - De ki, göğüslerinizdekini gizleseniz de, açığa
    vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç
    şüphesiz Allah, her şeye kadirdir.

    3:30 - O gün her nefis, ne hayır
    işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur. Yaptığı kötülüklerle
    kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden
    çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.

    3:31 - De
    ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve
    suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.


    3:32 - De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse,
    şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

    3:33 - Gerçekten Allah, Adem'i,
    Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu âlemler üzerine seçkin kıldı.

    3:34
    - Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir,
    bilendir.

    3:35 - İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak
    sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin." demişti.


    3:36 - Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken- şöyle
    dedi: "Rabbim, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını
    verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum".


    3:37 - Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu
    güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne
    zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu.
    "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: "Bu, Allah katındandır." derdi.
    Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

    3:38 - Orada Zekeriyya,
    Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen,
    duayı hakkıyle işitensin" dedi.

    3:39 - Zekeriyya mabedde namaz kılarken
    melekler ona: "Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine
    hakim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler." diye ünlediler.


    3:40 - Zekeriyya: "Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana
    ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır." dedi. Allah: "Öyledir, fakat Allah
    dilediğini yapar." buyurdu.

    3:41 - Zekeriyya: "Rabbim! (oğlum olacağına
    dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da buyurdu ki: "Senin için alâmet,
    insanlara üç gün, işaretten başka söz söyleyememendir. Ayrıca Rabbini çok an,
    sabah akşam tesbih et".

    3:42 - Hani melekler: "Ey Meryem! Allah seni
    seçti, seni tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.

    3:43
    - Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rüku' edenlerle beraber rüku'
    et" demişlerdi.

    3:44 - İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb
    haberlerindendir. (Yoksa) "Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak?" diye
    kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta)
    Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.

    3:45 - Melekler şöyle demişti:
    "Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu
    İsa Mesih'dir; dünyada da ahirette de itibarlı, aynı zamanda Allah'a çok
    yakınlardandır.

    3:46 - Beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla
    konuşacak ve iyilerden olacaktır.

    3:47 - (Meryem): "Ey Rabbim, bana bir
    beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?" dedi. Allah: "Öyle ama, Allah
    dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 'ol!' der, o da
    hemen oluverir." dedi.

    3:48 - Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı,
    hikmeti ve Tevrat ile İncil'i öğretir.

    3:49 - Allah onu İsrailoğullarına
    (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden
    bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım
    da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı
    iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve
    neleri biriktiriyorsanız size haber veririm".

    3:50 - "Önümdeki Tevrat'ı
    doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için (geldim)
    ve Rabbiniz tarafından size bir mucize getirdim. Artık Allah'tan korkun da bana
    uyun".
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    51 - "Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na
    kulluk edin! İşte bu, doğru yoldur".

    3:52 - İsa onların inkârlarını
    hissedince: "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler: "Allah yolunda
    yardımcılar biziz. Allah'a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak müslümanlarız."
    dediler.

    3:53 - Ey Rabbimiz, senin indirdiğine iman ettik, o peygambere
    de uyduk. Artık bizi şahidlerle beraber yaz.

    3:54 - Onlar hileye
    başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa
    çıkaranların en hayırlısıdır.

    3:55 - O zaman Allah şöyle dedi: "Ey İsa,
    şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim ve seni inkârcılardan
    temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar o küfredenlerin üstünde
    tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda
    hükmedeceğim".

    3:56 - "İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da,
    ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim, onların hiçbir yardımcıları da
    olmayacaktır".

    3:57 - "İman edip iyi işler yapanlara gelince, Allah
    onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez".

    3:58
    - İşte bu sana okuduğumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandır.

    3:59 -
    Doğrusu Allah katında İsa'nın (yaratılışındaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir;
    onu topraktan yarattı, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.

    3:60 - Bu
    hak (gerçek) senin rabbindendir, o halde şüphecilerden olma.

    3:61 - Sana
    (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa,
    de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı,
    kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin
    yalancılara olmasını dileyelim".

    3:62 - İşte (İsa hakkında söylenen)
    gerçek kıssa budur. Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Muhakkak ki Allah çok
    güçlüdür ve hikmet sahibidir.

    3:63 - Eğer (haktan) yüz çevirirlerse,
    şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.

    3:64 - De ki: Ey kitap
    ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına
    kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz
    kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit
    olun biz müslümanlarız".

    3:65 - Ey Kitap ehli! İbrahim hakkında niçin
    tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç
    düşünmüyor musunuz?

    3:66 - İşte siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz
    olan şey hakkında tartıştınız, ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin
    tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.

    3:67 - İbrahim, ne
    yahudi, ne de hıristiyandı; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir
    müslümandı, müşriklerden de değildi.

    3:68 - Doğrusu onların İbrahim'e en
    yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin
    dostudur.

    3:69 - Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istediler,
    halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar.

    3:70 - Ey
    kitap ehli! (gerçeği) gördüğünüz halde, niçin Allah'ın âyetlerini inkâr
    ediyorsunuz?

    3:71 - Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyor ve
    bile bile gerçeği gizliyorsunuz?

    3:72 - Kitap ehlinden bir grup:
    "Müminlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki
    onlar da dönerler." dedi.

    3:73 - "Ve kendi dininize uyanlardan başkasına
    inanmayın" (dediler). De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur". (Onlar
    kendi aralarında): "Size verilenin benzerinin hiçbir kimseye verilmiş olduğuna,
    yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getireceklerine" (de
    inanmayın dediler). De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir.
    Allah, rahmeti bol olan, her şeyi hakkıyla bilendir".

    3:74 - Rahmetini
    dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir.

    3:75 -
    Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana
    eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen,
    tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı
    yaptıklarımızdan bize vebal yoktur." demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile
    Allah'a karşı yalan söylerler.

    3:76 - Hayır, kim sözünü yerine getirir
    ve kötülüklerden korunursa, şüphesiz Allah da korunanları sever.

    3:77 -
    Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte
    onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak,
    onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır.


    3:78 - Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan
    sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan
    değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir.
    Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.

    3:79 -
    İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik
    verdikten sonra, kalkıp insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kul olun." demesi
    yakışmaz. Fakat onun: "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis
    kullar olun" (demesi uygundur).

    3:80 - Ve O size: "Melekleri ve
    peygamberleri tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra,
    size hiç inkârı emreder mi?

    3:81 - Allah peygamberlerden şöyle söz
    almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan
    (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona
    yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize
    aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse
    şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".

    3:82 - Artık
    bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.


    3:83 - Onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde
    ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun eğmiştir ve O'na döndürülüp
    götürüleceklerdir.

    3:84 - De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e,
    İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya
    ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark
    gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".

    3:85 - Kim İslâm'dan başka bir
    din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden
    olacaktır.

    3:86 - İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten
    ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah
    nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.


    3:87 - İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin
    laneti onların üzerlerindedir.

    3:88 - Onlar bu (lanetin) içinde ebedî
    kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.


    3:89 - Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz
    ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.

    3:90 - Şüphesiz
    imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri
    asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.

    3:91 -
    Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu
    altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte
    dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.


    3:92 - Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe
    asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.

    3:93 -
    Tevrat indirilmeden önce, İsrail (Yakub)in kendisine haram kıldığı dışında,
    yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğrulardan iseniz,
    haydi Tevrat'ı getirip okuyun".

    3:94 - Kim bundan sonra Allah'a karşı
    yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

    3:95 - De ki:
    "Allah doğru söylemiştir. Öyle ise dosdoğru, Allah'ı birleyici olarak İbrahim'in
    dinine uyun. O, müşriklerden değildi".

    3:96 - Şüphesiz insanlar için
    kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan
    Beyt (Kabe)dir.

    3:97 - Onda apaçık deliller, İbrahim'in makamı vardır.
    Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın
    insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün
    âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir.

    3:98
    - De ki: "Ey kitap ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın
    âyetlerini inkâr ediyorsunuz?"

    3:99 - De ki: "Ey kitap ehli! Gerçeği
    görüp bildiğiniz hâlde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek
    müminleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan
    habersiz değildir".

    3:100 - Ey iman edenler! Kendilerine kitap
    verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp
    kâfir yaparlar.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    3:101 - Size Allah'ın âyetleri okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda
    iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru
    yola iletilmiştir.

    3:102 - Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır
    şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.

    3:103 - Hep
    birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp
    ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize
    düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti
    sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken
    oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor
    ki, doğru yola eresiniz.

    3:104 - İçinizden hayra çağıran, iyiliği
    emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.


    3:105 - Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa
    düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.

    3:106 - O
    gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan
    sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın"
    (denecektir).

    3:107 - Yüzleri ağaranlara gelince, (onlar) Allah'ın
    rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

    3:108 - Bunlar
    Allah'ın, sana gerçek olarak okuyageldiğimiz, âyetleridir. Allah âlemlere hiçbir
    haksızlık etmek istemez.

    3:109 - Göklerde ve yerde olanların hepsi
    Allah'ındır. Bütün işler Allah'a döndürülür.

    3:110 - Siz insanlar için
    çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe
    çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette
    daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan
    çıkmışlardır.

    3:111 - Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler.
    Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra
    kendilerine yardım da edilmez.

    3:112 - Onlar nerede bulunurlarsa
    bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Meğer ki Allah'ın ipine ve
    insanlar (müminler)ın ahdine sığınmış olsunlar. Onlar Allah'ın hışmına uğradılar
    ve üzerlerine de miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi, onların Allah'ın
    âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmeleridir.
    Ayrıca isyan etmiş ve haddi de aşmışlardı.

    3:113 - Hepsi bir
    değildirler. Kitap ehli içinde doğruluk üzere bulunan bir ümmet (topluluk)
    vardır ki, gecenin saatlerinde onlar secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini
    okurlar.

    3:114 - Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler,
    kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar.
    İşte onlar iyi insanlardandır.

    3:115 - Onlar ne hayır işlerlerse
    karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah kendisinden gereği gibi sakınanları
    bilir.

    3:116 - O inkâr edenler (var ya), onların ne malları, ne de
    evlatları, onlara Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar, ateş
    halkıdır; orada ebedi kalacaklardır.

    3:117 - Onların bu dünya hayatında
    harcadıklarının durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup da
    mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi.
    Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.

    3:118 - Ey iman edenler!
    Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla
    geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları
    ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.
    Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık.

    3:119 - İşte siz öyle
    kimselersiniz ki, onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz
    kitap(lar)ın hepsine inanırsınız, onlarsa sizinle buluştukları zaman "inandık"
    derler. Başbaşa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını
    ısırırlar. De ki: "kininizle geberin!". Şüphesiz ki Allah göğüslerin
    (gönüllerin) özünü bilir.

    3:120 - Size bir iyilik dokunsa fenalarına
    gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan
    gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah
    onları kendi amelleriyle kuşatmıştır.

    3:121 - Hani sen sabah erkenden
    müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah,
    hakkıyla işiten ve bilendir.

    3:122 - O zaman içinizden iki takım
    bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız
    Allah'a dayanıp güvensinler.

    3:123 - Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz
    halde Allah size Bedir'de yardım etmişti. Allah'tan sakının ki, O'na şükretmiş
    olasınız.

    3:124 - O zaman sen müminlere: "Rabbinizin size, indirilmiş üç
    bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?" diyordun.

    3:125 - Evet,
    sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz
    size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder.

    3:126 - Allah, bunu
    size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım,
    yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.

    3:127 -
    (Allah bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de
    umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).

    3:128 - Bu işten sana
    hiçbir şey düşmez. (Allah), ya onların tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim
    olduklarından dolayı azab eder.

    3:129 - Göklerde ve yerde olanların
    hepsi Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok
    bağışlayan, çok esirgeyendir.

    3:130 - Ey iman edenler! Kat kat
    artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.


    3:131 - Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

    3:132 -
    Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.

    3:133 -
    Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği
    gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!

    3:134 - O
    (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar,
    öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.


    3:135 - Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine
    zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını
    dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile,
    işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.

    3:136 - İşte onların
    mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan,
    ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir!

    3:137
    - Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde
    gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün.

    3:138 -
    Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru
    yolu gösterme ve bir öğüttür.

    3:139 - Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer
    hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir.

    3:140 - Eğer
    size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri
    bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz.
    (Bu da) Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi
    içindir. Allah zalimleri sevmez.

    3:141 - Bir de bu, Allah'ın iman
    edenleri tertemiz seçip, kâfirleri yok etmesi içindir.

    3:142 - Yoksa
    siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya
    çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız?

    3:143 - Andolsun ki siz
    ölümle karşılaşmadan önce onu arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp
    duruyorsunuz.

    3:144 - Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de
    peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski
    dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde
    zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.

    3:145 - Allah'ın
    izni olmadıkça hiçbir kimseye ölmek yoktur. (Ölüm) belirli bir süreye göre
    yazılmıştır. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de
    ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri
    mükafatlandıracağız.

    3:146 - Nice peygamberler vardı ki, kendileriyle
    beraber birçok Allah dostları çarpıştılar; Allah yolunda başlarına gelenlerden
    yılgınlık göstermediler, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri
    sever.

    3:147 - Onların sözleri ancak: "Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve
    işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı diret,
    Kâfirler güruhuna karşı da bize yardım et!" demekten ibaretti.

    3:148 -
    Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret sevabının güzelliğini verdi.
    Allah güzel davrananları sever.

    3:149 - Ey iman edenler! Siz eğer kâfir
    olanlara uyarsanız, sizi topuklarınız üstünde gerisin geriye çevirirler. O zaman
    büsbütün kaybedersiniz.

    3:150 - Hayır! Sizin mevlanız Allah'tır. O,
    yardım edenlerin en hayırlısıdır.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    3:151 - Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak
    koşmalarından dolayı, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların
    yurtları ateştir. Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür!

    3:152 - Siz
    Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine
    getirmiştir. Allah size sevdiğiniz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa
    düştünüz. (Peygamber'in verdiği) emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan
    ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi,
    denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok
    lütufkârdır.

    3:153 - Peygamber sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz
    boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size
    gam üstüne gam verdi ki, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene
    üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

    3:154 - Sonra o
    kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki,
    o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına
    düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar
    ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana
    açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir
    şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde
    olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak
    yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu)
    göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı.
    Allah göğüslerin içinde olanı bilir.

    3:155 - İki toplumun karşılaştığı
    gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, şeytan onların kazandıkları bazı
    şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Ama yine de Allah onları affetti.
    Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halim(çok yumuşak)dir.

    3:156 - Ey iman
    edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri
    için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler
    gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu.
    Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

    3:157 -
    Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti,
    (sizin için) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.


    3:158 - Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda
    toplanacaksınız.

    3:159 - Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara
    karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin
    etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan
    mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi,
    artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.


    3:160 - Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi
    yardımsız bırakırsa, artık ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak
    Allah'a güvenip dayansınlar.

    3:161 - Hiçbir peygambere ganimet malını
    gizlemesi (devlet-millet malını aşırması) yaraşmaz. Kim böyle bir aşırma ve
    ihanette bulunursa kıyamet günü aşırdığını boynuna yüklenerek getirir. Sonra da
    herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir, onlar haksızlığa da uğramazlar.


    3:162 - Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve
    varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası!


    3:163 - Onlar (insanlar) Allah katında derece derecedirler. Allah,
    onların yaptıklarını görmektedir.

    3:164 - Andolsun ki Allah, müminlere
    kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab
    ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa
    onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

    3:165 - (Bedir'de
    düşmanı) iki katına uğrattığınız bir musibet (Uhud'da) size çarpınca mı: "Bu
    nereden" dediniz? De ki: "Bu başınıza gelen kendinizdendir". Şüphesiz Allah her
    şeye kâdirdir.

    3:166 - İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen
    musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık
    yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız
    veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını
    (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün,
    imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı.
    Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.

    3:167 - İki topluluğun
    karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da
    müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve
    onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz."
    denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik
    arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar.
    kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha
    iyi bilendir.

    3:168 - Kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için:
    "Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi" dediler. Onlara de ki: "Eğer iddianızda
    doğru iseniz, kendinizden ölümü uzaklaştırınız".

    3:169 - Allah yolunda
    öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında
    rızıklanmaktadırlar.

    3:170 - Allah'ın lütfundan verdiği nimetle
    sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku
    olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.

    3:171 - Onlar,
    Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini
    müjdelerler.

    3:172 - Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve
    Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince
    Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardır.

    3:173 - İnsanlar onlara:
    "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu,
    onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel
    vekildir".

    3:174 - Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan
    Allah'ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah
    büyük lütuf sahibidir.

    3:175 - (Size o haberi getiren) ancak şeytandır,
    (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz
    benden korkun.

    3:176 - Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a
    hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek
    istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

    3:177 - İman karşılığında
    inkarı satın alanlar Allah'a hiç bir zarar veremezler. Onlar için acı bir azap
    vardır.

    3:178 - Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için
    hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını
    artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

    3:179
    - Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi
    temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat
    Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve
    peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin
    için büyük bir mükafat vardır.

    3:180 - Allah'ın, kendilerine lütfundan
    verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu
    sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet
    gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah
    yaptıklarınızdan haberdardır.

    3:181 - Allah, "Şüphesiz Allah fakirdir,
    biz zenginiz." diyenlerin lafını elbette duymuştur. Onların söylediklerini ve
    peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve şöyle diyeceğiz: "Tadın o
    yakıcı azabı!".

    3:182 - "Bu, kendi ellerinizin yapıp öne sürdüğünün
    karşılığıdır". Allah kullar(ın)a asla zulmetmez.

    3:183 - "Ateşin
    yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere iman etmeyeceğimize dair
    Allah bize ahidde bulundu." diyenlere de ki: "Benden önce size bazı peygamberler
    açık belgelerle ve sizin dediğiniz şeyle geldi. Eğer doğru insanlarsanız, ya
    onları niçin öldürdünüz?"

    3:184 - Eğer seni yalanladılarsa, senden önce
    açık deliller, hikmetli sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de
    yalanlanmıştı.

    3:185 - Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü
    ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
    cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten
    başka birşey değildir.

    3:186 - Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız
    hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve
    Allah'a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer
    sabreder ve Allah'dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren
    işlerdendir.

    3:187 - Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden,
    "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz." diye söz
    almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa değiştiler.
    Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür.

    3:188 - O yaptıklarına sevinen
    ve yapmadıkları şeylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarını) sanma! Onların
    azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır.


    3:189 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.


    3:190 - Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
    ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli
    deliller vardır.

    3:191 - Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine
    yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve
    "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından
    koru." derler.

    3:192 - "Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu
    rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur".

    3:193 -
    "Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik,
    hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri
    sana ermiş kullarınla beraber yanına al".

    3:194 - "Rabbimiz! bize
    peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen
    verdiğin sözden dönmezsin".

    3:195 - Rableri onlara şu karşılığı verdi:
    "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi
    etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar,
    yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını
    elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından
    ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır".


    3:196 - Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.


    3:197 - Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer
    cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!

    3:198 - Fakat Rablerinden
    gereğince korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada
    ebedî olarak kalacaklar, Allah katından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah
    katındakiler daha hayırlıdır.

    3:199 - Kitap ehlinden öyleleri var ki,
    Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a boyun
    eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların
    mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.


    3:200 - Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin,
    nöbet bekleşin, Allah'dan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    3:151 - Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak
    koşmalarından dolayı, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların
    yurtları ateştir. Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür!

    3:152 - Siz
    Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine
    getirmiştir. Allah size sevdiğiniz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa
    düştünüz. (Peygamber'in verdiği) emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan
    ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi,
    denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok
    lütufkârdır.

    3:153 - Peygamber sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz
    boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size
    gam üstüne gam verdi ki, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene
    üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

    3:154 - Sonra o
    kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki,
    o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına
    düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar
    ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana
    açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir
    şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde
    olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak
    yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu)
    göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı.
    Allah göğüslerin içinde olanı bilir.

    3:155 - İki toplumun karşılaştığı
    gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, şeytan onların kazandıkları bazı
    şeylerden dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Ama yine de Allah onları affetti.
    Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halim(çok yumuşak)dir.

    3:156 - Ey iman
    edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri
    için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler
    gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu.
    Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

    3:157 -
    Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti,
    (sizin için) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.


    3:158 - Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda
    toplanacaksınız.

    3:159 - Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara
    karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin
    etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan
    mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi,
    artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.


    3:160 - Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi
    yardımsız bırakırsa, artık ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak
    Allah'a güvenip dayansınlar.

    3:161 - Hiçbir peygambere ganimet malını
    gizlemesi (devlet-millet malını aşırması) yaraşmaz. Kim böyle bir aşırma ve
    ihanette bulunursa kıyamet günü aşırdığını boynuna yüklenerek getirir. Sonra da
    herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir, onlar haksızlığa da uğramazlar.


    3:162 - Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın hışmına uğrayan ve
    varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası!


    3:163 - Onlar (insanlar) Allah katında derece derecedirler. Allah,
    onların yaptıklarını görmektedir.

    3:164 - Andolsun ki Allah, müminlere
    kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab
    ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa
    onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.

    3:165 - (Bedir'de
    düşmanı) iki katına uğrattığınız bir musibet (Uhud'da) size çarpınca mı: "Bu
    nereden" dediniz? De ki: "Bu başınıza gelen kendinizdendir". Şüphesiz Allah her
    şeye kâdirdir.

    3:166 - İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen
    musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık
    yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız
    veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını
    (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün,
    imandan çok küfre yakındılar. kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı.
    Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.

    3:167 - İki topluluğun
    karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da
    müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve
    onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz."
    denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik
    arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar.
    kalblerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha
    iyi bilendir.

    3:168 - Kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için:
    "Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi" dediler. Onlara de ki: "Eğer iddianızda
    doğru iseniz, kendinizden ölümü uzaklaştırınız".

    3:169 - Allah yolunda
    öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında
    rızıklanmaktadırlar.

    3:170 - Allah'ın lütfundan verdiği nimetle
    sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku
    olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.

    3:171 - Onlar,
    Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini
    müjdelerler.

    3:172 - Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve
    Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince
    Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardır.

    3:173 - İnsanlar onlara:
    "Düşmanlarınız size karşı ordu topladı, onlardan korkun." dediklerinde, bu,
    onların imanını artırdı ve şöyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel
    vekildir".

    3:174 - Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan
    Allah'ın nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah
    büyük lütuf sahibidir.

    3:175 - (Size o haberi getiren) ancak şeytandır,
    (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz
    benden korkun.

    3:176 - Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a
    hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek
    istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

    3:177 - İman karşılığında
    inkarı satın alanlar Allah'a hiç bir zarar veremezler. Onlar için acı bir azap
    vardır.

    3:178 - Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, şahısları için
    hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarını
    artırsınlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

    3:179
    - Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi
    temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat
    Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve
    peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin
    için büyük bir mükafat vardır.

    3:180 - Allah'ın, kendilerine lütfundan
    verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu
    sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet
    gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah
    yaptıklarınızdan haberdardır.

    3:181 - Allah, "Şüphesiz Allah fakirdir,
    biz zenginiz." diyenlerin lafını elbette duymuştur. Onların söylediklerini ve
    peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve şöyle diyeceğiz: "Tadın o
    yakıcı azabı!".

    3:182 - "Bu, kendi ellerinizin yapıp öne sürdüğünün
    karşılığıdır". Allah kullar(ın)a asla zulmetmez.

    3:183 - "Ateşin
    yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere iman etmeyeceğimize dair
    Allah bize ahidde bulundu." diyenlere de ki: "Benden önce size bazı peygamberler
    açık belgelerle ve sizin dediğiniz şeyle geldi. Eğer doğru insanlarsanız, ya
    onları niçin öldürdünüz?"

    3:184 - Eğer seni yalanladılarsa, senden önce
    açık deliller, hikmetli sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren peygamberler de
    yalanlanmıştı.

    3:185 - Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü
    ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp
    cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten
    başka birşey değildir.

    3:186 - Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız
    hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve
    Allah'a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer
    sabreder ve Allah'dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren
    işlerdendir.

    3:187 - Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden,
    "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemiyeceksiniz." diye söz
    almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa değiştiler.
    Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür.

    3:188 - O yaptıklarına sevinen
    ve yapmadıkları şeylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarını) sanma! Onların
    azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır.


    3:189 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.


    3:190 - Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
    ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli
    deliller vardır.

    3:191 - Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine
    yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve
    "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından
    koru." derler.

    3:192 - "Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu
    rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur".

    3:193 -
    "Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik,
    hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri
    sana ermiş kullarınla beraber yanına al".

    3:194 - "Rabbimiz! bize
    peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen
    verdiğin sözden dönmezsin".

    3:195 - Rableri onlara şu karşılığı verdi:
    "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi
    etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar,
    yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını
    elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından
    ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır".


    3:196 - Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.


    3:197 - Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer
    cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!

    3:198 - Fakat Rablerinden
    gereğince korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada
    ebedî olarak kalacaklar, Allah katından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah
    katındakiler daha hayırlıdır.

    3:199 - Kitap ehlinden öyleleri var ki,
    Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a boyun
    eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların
    mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.


    3:200 - Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin,
    nöbet bekleşin, Allah'dan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:30 am

    :51 - "Şu kendilerine kitaptan (okuma yazmadan) bir nasib verilmiş olanları
    görmüyor musun! Onlar puta ve şeytana inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara,
    "Bunlar, müminlerden daha doğru yoldadır." diyorlar.

    4:52 - Onlar,
    Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse artık ona asla bir
    yardımcı bulamazsın.

    4:53 - Yoksa onların mülkten bir payı mı vardır.
    Eğer öyle olsaydı, insanlara bir çekirdeğin zerresini bile vermezlerdi.


    4:54 - Yoksa onlar, Allah'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği
    nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmeti
    vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik.

    4:55 -
    İşte o yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısmı da ondan yüz çevirdi. O
    iman etmeyenlere cehennem alevi yeter.

    4:56 - Şüphesiz ki âyetlerimizi
    inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı
    duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok
    güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

    4:57 - İman edip salih ameller
    işliyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî
    olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler
    altında bulunduracağız.

    4:58 - Allah size, emanetleri ehline vermenizi
    ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah,
    bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten,
    hakkıyla görendir.

    4:59 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,
    Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer
    herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten
    inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç
    bakımından da daha güzeldir.

    4:60 - Şunları görmüyor musun? Kendilerinin
    sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürüyorlar da
    tağuta inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, tağut önünde muhakemeleşmek
    istiyorlar. Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar iyice sapıklığa
    düşürmek istiyor.

    4:61 - Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve Peygambere
    gelin!" denince, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.


    4:62 - Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket
    gelince, hemen sana geldiler de: "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak
    istedik." diye Allah'a yemin ediyorlar.

    4:63 - Onlar, Allah'ın
    kalblerindekini bildiği kimselerdir; Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onların
    içlerine tesir edecek güzel söz söyle!

    4:64 - Biz hangi peygamberi
    gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar
    kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının
    bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette
    Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı.

    4:65 - Hayır! Rabbine andolsun
    ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem
    yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın,
    tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar.

    4:66 - Eğer
    biz onlara: "Kendinizi öldürün, veya yurtlarınızdan çıkın." diye yazmış
    olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapamazlardı. Fakat kendilerine verilen
    öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de daha sağlam
    olurdu.

    4:67 - Ve o zaman elbette kendilerine katımızdan büyük mükafat
    verirdik.

    4:68 - Ve onları elbette doğru yola iletirdik.

    4:69 -
    Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet
    verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, iyilerle birliktedir. Bunlar ne
    güzel arkadaştır!

    4:70 - Bu lütuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah
    yeter.

    4:71 - Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma
    tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya
    topyekün seferber olunuz.

    4:72 - Şüphesiz içinizden bir kısmı vardır ki,
    pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse: "Allah bana lutfetti de
    onlarla beraber bulunmadım." der.

    4:73 - Ve eğer Allah'tan size bir
    lütuf ve zafer erişecek olsa, sizinle kendisi arasında hiç sevgi yokmuş gibi, bu
    sefer de hiç şüphesiz şöyle diyecek: "Ah ne olurdu, onlarla beraber olaydım da
    büyük murada ereydim."

    4:74 - O halde geçici dünya hayatını, ebedî
    ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim
    Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz
    ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.

    4:75 - Hem size ne oluyor ki,
    Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar,
    tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı
    gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların
    kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?

    4:76 - İman edenler, Allah
    yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz
    şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.


    4:77 - Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı
    verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir
    kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz!
    Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın
    da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır,
    ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar
    haksızlık edilmez."

    4:78 - Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir,
    son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir
    iyilik erişirse "Bu, Allahtandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu, senin
    yüzündendir." derler. Ey Muhammed! De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne
    oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?

    4:79 - (Ey insanoğlu!) sana
    gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Ey
    Muhammed! Biz seni bütün insanlara bir elçi olarak gönderdik. Buna şahit olarak
    da Allah yeter.

    4:80 - Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş
    olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.


    4:81 - Sana "Peki" derler, fakat senin yanından çıktıklarında,
    içlerinden birtakımı, geceleyin (gündüz) söylemiş olduklarının tersini kurarlar.
    Allah onların geceleyin tasarladıklarını yazıyor. Sen onlara aldırma. Allah'a
    güven. Vekil olarak Allah yeter.

    4:82 - Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi
    düşünüp anlamaya çalışmazlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından indirilmiş
    olsaydı mutlaka onda birçok çelişkiler bulurlardı.

    4:83 - Kendilerine
    güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki
    onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç
    çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti
    olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız.

    4:84 - (Ey Muhammed)
    Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa
    teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah
    kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.

    4:85 - Kim
    güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de
    kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her
    şeyi gözetip karşılığını verir.

    4:86 - Siz bir selam ile selamlandığınız
    zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selamı aynen iade
    edin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.

    4:87 -
    Kendinden başka ilâh olmayan Allah, sizi kıyamet gününde mutlaka biraraya
    toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?


    4:88 - O halde, siz niçin münafıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz?
    Allah onları kazandıkları günah yüzünden terslerine döndürdüğü halde Allah'ın
    saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için
    bir çıkış yolu bulamazsın.

    4:89 - Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin
    de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah
    yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz
    çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; Onlardan ne bir dost,
    ne de bir yardımcı edinmeyin.

    4:90 - Ancak o kimselere dokunmayın ki,
    sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle,
    ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size
    gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da
    sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size
    barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.


    4:91 - Diğer birtakım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin
    olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet
    olunuşlarında onun içine başaşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse,
    kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size
    açık bir ferman verdik.

    4:92 - Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini
    öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi
    ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir.
    Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla
    beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azad etmesi
    gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise,
    öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azad etmesi gerekir.
    Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tevbesinin kabulü için arka arkaya
    iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Alimdir (her şeyi bilendir), Hakimdir (hüküm
    ve hikmet sahibidir).

    4:93 - Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası,
    içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmiş ve onun
    için büyük bir azab hazırlamıştır.

    4:94 - Ey İman edenler! Allah yolunda
    cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size
    selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, "Sen mümin değilsin"
    demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz
    de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın.
    Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

    4:95 - Müminlerden özür
    sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler
    eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle,
    oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de cenneti vaad etmiştir.
    Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir
    vermiştir.

    4:96 - Kendi katından derece derece rütbeler, bir mağfiret ve
    rahmet vermiştir. Öyle ya, O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.


    4:97 - Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında,
    onlara, "Ne işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik."
    derler. Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret
    etseydiniz ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü
    gidiş yeridir.

    4:98 - Ancak gerçekten aciz ve zayıf olan, çaresiz kalan
    ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç...


    4:99 - Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Allah çok affedici, çok
    bağışlayıcıdır.

    4:100 - Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde
    gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine
    hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse,
    kuşkusuz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
    edicidir.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    101 - Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından
    korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin
    apaçık düşmanınızdır.

    4:102 - Sen onların aralarında bulunup da onlara
    namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun.
    Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı
    arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle
    beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar.
    Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da
    size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta
    olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı
    elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.


    4:103 - O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek
    otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah'ı zikredin. Korkudan
    kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli
    vakitlerde yazılı bir farzdır.

    4:104 - Düşman topluluğunu takip etmede
    gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı
    duyduğunuz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri
    şeyleri umuyorsunuz. Kuşkusuz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.


    4:105 - Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar
    arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin
    savunucusu olma!

    4:106 - Allah'tan bağışlanmanı dile. Şüphesiz, Allah
    bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.

    4:107 - Kendilerine hainlik edenleri
    savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez.

    4:108 - Bunlar,
    insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O,
    geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların
    yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.

    4:109 - Haydi siz dünya hayatında
    onları savunuverdiniz (diyelim). Peki kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları
    kim savunacaktır? Yahut onlara kim vekil olacaktır?

    4:110 - Kim bir
    kötülük işler, yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını
    dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.

    4:111 - Kim bir
    kötülük işlerse, kendi nefsine kötülük etmiş olur. Allah her şeyi hakkıyle
    bilendir, hikmet sahibidir.

    4:112 - Kim bir hata veya bir günah işler de
    sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak iftira etmiş ve apaçık bir günah
    yüklenmiş olur.

    4:113 - Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı,
    onlardan bir güruh seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendi
    nefislerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana Kitab
    (Kur'an)ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın
    sana olan lütfu büyüktür.

    4:114 - Bir sadaka vermeyi yahut iyilik
    yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emreden(ler)inki hariç, onların
    aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları
    sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükafat
    vereceğiz.

    4:115 - Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra
    Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü
    yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir.


    4:116 - Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun
    dışında dilediğini bağışlar. Allah'a ortak koşan, muhakkak ki, derin bir
    sapıklığa düşmüştür.

    4:117 - Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız
    dişilere taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar.

    4:118 -
    Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay
    alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve
    onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de
    Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost
    edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.

    4:119 - Allah o
    şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay
    alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve
    onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de
    Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost
    edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.

    4:120 - Şeytan
    onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi,
    aldatmadan başka bir şey değildir.

    4:121 - Bunların varacakları yer
    cehennemdir. Ondan kurtulmak için çare bulamazlar.

    4:122 - İman edip iyi
    işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedî
    olarak kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vaadidir. Allah'dan daha doğru sözlü
    kim olabilir?

    4:123 - (İş), ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin
    kuruntusuna göredir. Kötülük yapan, o yüzden cezalandırılır. O, kendisine
    Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.

    4:124 - Erkek
    veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete
    girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar.

    4:125 - İyilik
    yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi
    olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost
    edinmişti.

    4:126 - Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah,
    her şeyi kuşatıcıdır.

    4:127 - Kadınlar hakkında senden fetva isterler.
    De ki: Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası
    kendilerine vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı
    çocuklara ve bir de yetimlere adaletle davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan
    âyetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir.


    4:128 - Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz
    çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah
    yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi
    geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan
    haberdardır.

    4:129 - Kadınlarınız arasında her yönden adaletli
    davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen
    kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve
    haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.


    4:130 - Eğer karı-koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah,
    onların her birini geniş lutfuyla muhtaç bırakmaz. Allah'ın lutfu geniştir,
    hikmeti büyüktür.

    4:131 - Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.
    Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size Allah'tan korkmanızı emrettik.
    Eğer inkâr ederseniz, biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır.
    Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamd ve senâ O'na yakışır.

    4:132 -
    Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.


    4:133 - Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını
    getirir. Ve Allah, buna kadirdir.

    4:134 - Kim dünya nimetini isterse,
    bilsin ki dünya ve ahiret nimeti Allah katındadır. Allah her şeyi çok iyi işiten
    ve çok iyi görendir.

    4:135 - Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve
    kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için
    şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine
    de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın.
    Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz
    Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

    4:136 - Ey iman edenler! Allah'a,
    Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman
    edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü
    inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.

    4:137 - İman edip sonra
    inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri
    gidenleri Allah ne bağışlayacak, ne de doğru yola eriştirecektir.

    4:138
    - Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır.


    4:139 - Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların
    yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah'a
    aittir.

    4:140 - Allah size Kitab (Kur'an)da: "Allah'ın âyetlerinin inkâr
    edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze
    geçmedikleri müddetçe, o kâfirlerle oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi
    olursunuz" diye hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah, münafıkların ve kâfirlerin
    hepsini cehennemde toplayacaktır.

    4:141 - Onlar sizi gözetleyip
    dururlar. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasip olursa: "Biz sizinle
    beraber değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa: (Bu
    defa da onlara): "Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?"
    derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin
    aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.

    4:142 - Münafıklar, Allah'ı
    aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir.
    Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş
    yaparlar. Allah'ı pek az anarlar.

    4:143 - Münafıklar, küfür ile iman
    arasında bocalamaktadırlar. Ne bu müminlere bağlanırlar, ne de şu kâfirlere.
    Allah kimi doğru yoldan saptırırsa, sen artık ona kurtuluş yolu bulamazsın.


    4:144 - Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin.
    Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?

    4:145
    - Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara
    bir yardım edici de bulamazsın.

    4:146 - Ancak tevbe edenler, durumlarını
    düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak
    bağlananlar müstesna. İşte bunlar müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere
    büyük bir mükafat verecektir.

    4:147 - Eğer şükreder ve iman ederseniz
    Allah size azabı ne yapar? Allah, şükredenlerin mükafatını veren ve her şeyi
    bilendir.

    4:148 - Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça
    söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.


    4:149 - Bir hayrı açıklar yahut gizlerseniz, yahut da bir kötülüğü
    bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır, her şeye hakkıyla
    kadirdir.

    4:150 - Onlar, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr ederler, Allah
    ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. "Kimine inanırız, kimini inkâr
    ederiz" derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    151 - İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azab
    hazırlamışızdır.

    4:152 - Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve
    onlar arasında ayırım yapmayanlara (Allah) pek yakında mükafatlarını verecektir.
    Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

    4:153 - Kitap ehli, senden,
    kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Musa'dan bundan daha büyüğünü
    istemişler ve: "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Haksızlıkları sebebiyle
    onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine açık deliller geldiği halde buzağıyı
    (tanrı) edinmişlerdi. Onları bundan dolayı da affettik. Ve Musa'ya açık bir
    delil (yetki) verdik.

    4:154 - Söz vermeleri için Tur dağını üzerlerine
    kaldırdık. Onlara: "O kapıdan secde ederek girin" dedik. Yine onlara: "Cumartesi
    yasağını çiğnemeyin" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.

    4:155 -
    Verdikleri sözden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere
    peygamberlerini öldürmeleri ve "kalblerimiz kılıflıdır" demelerinden dolayı
    (başlarına türlü belalar verdik). Doğrusu Allah, inkârları sebebiyle onların
    kalplerini mühürlemiştir. Pek azı hariç onlar inanmazlar.

    4:156 -
    (Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de İsa'yı) inkâr etmeleri ve
    Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarıdır.

    4:157 - Bir de "Biz Allah'ın
    peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleridir. Oysa onu ne
    öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi.
    Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O
    hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle
    öldürmediler.

    4:158 - Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah,
    aziz (daima üstün)dir, hikmet sahibidir.

    4:159 - Kitap ehlinden hiçbir
    kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde
    o, onlara şahitlik edecektir.

    4:160 - Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok
    kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve
    insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl
    kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap
    hazırladık.

    4:161 - Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah
    yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların
    mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan
    temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap
    hazırladık.

    4:162 - Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman
    edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar,
    namazı kılan, zekatı veren, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte
    onlara büyük bir mükafat vereceğiz.

    4:163 - Muhakkak biz, Nuh'a ve ondan
    sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e,
    İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve
    Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik.

    4:164 - Daha önce
    sana anlattığımız peygamberlerle, anlatmadığımız başka peygamberlere de
    (vahyettik). Ve Allah Musa ile de konuştu.

    4:165 - Peygamberleri
    müjdeciler ve azab habercileri olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra
    insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak üstündür, yegane
    hikmet sahibidir.

    4:166 - Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle
    indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik ederler. Allah'ın
    şahitliği de kafidir.

    4:167 - Şüphesiz inkâr edip, insanları Allah
    yolundan alıkoyanlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.

    4:168 - Muhakkak
    Allah, inkâr edenleri ve zulmedenleri ne bağışlar, ne de doğru bir yola
    eriştirir.

    4:169 - Onları ancak cehennemin yoluna (iletecek ve) onlar
    orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu ise Allah'a çok kolaydır.

    4:170 -
    Ey insanlar, Resul size, Rabbi'nizden hakkı (gerçeği) getirdi. Kendi yararınıza
    olarak ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanların
    hepsi Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

    4:171 - Ey kitab
    ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin!
    Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve
    O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın (Allah) üçtür demeyin.
    Kendi yararınız için buna son verin. Muhakkak ki Allah tek bir ilâhtır. O, çocuk
    sahibi olmaktan yüce (münezzeh)dir. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O'nundur.
    Vekil olarak Allah yeter.

    4:172 - Hiçbir zaman Mesih de Allah'ın bir
    kulu olmaktan çekinmez, Allah'a yakın melekler de. Kim O'na kulluk etmekten
    çekinir ve büyüklük taslarsa bilsin ki O, onların hepsini huzuruna
    toplayacaktır.

    4:173 - İnanıp güzel işler yapanlara gelince, onların
    mükafatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da
    verecektir. Allah'a kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da şiddetli bir
    şekilde azab edecek ve onlar Allah'dan başka kendilerine ne bir dost, ne de bir
    yardımcı bulamayacaklardır.

    4:174 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir
    delil (Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

    4:175 - Allah'a
    inanıp O'na sımsıkı sarılanları (Allah), kendisinden bir rahmet ve lutfa sokacak
    ve kendisine varan dosdoğru yola iletecektir.

    4:176 - Senden fetva
    istiyorlar. Deki: "Allah size kelâle (babasız ve çocuksuz kimse) nin mirası
    hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi
    ölürse, bıraktığı malın yarısı o (kız kardeşi)nundur. Çocuğu olmayan kız kardeş
    ölürse, erkek kardeş ona varis olur. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa,
    bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkek ve kız olurlarsa,
    erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Şaşırmamanız için Allah size
    (hükümlerini) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    Maİde Suresİ


    --------------------------------------------------------------------------------

    5:1
    - Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal
    saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları
    size okunacak olanlar müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.

    5:2
    - Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere,
    gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere
    sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi
    Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi
    saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık
    üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.


    5:3 - Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen;
    boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı
    iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal
    oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan
    çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan
    korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi
    tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha
    istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü
    Allah bağışlayan, merhamet edendir.

    5:4 - Sana, kendilerine neyin helal
    kılındığını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı."
    Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin
    için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin),
    Allah'tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk görendir.

    5:5 - Bugün
    size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin
    yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve
    müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
    namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir
    şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr
    ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.


    5:6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve
    dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da
    ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut
    yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara
    dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için
    de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak
    istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini
    tamamlamak istiyor.

    5:7 - Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik,
    itaat ettik" dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini
    hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.


    5:8 - Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle
    şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe
    sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun.
    Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

    5:9 - Allah, iman edenlere
    ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir
    mükafat vardır.

    5:10 - İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara
    gelince, işte onlar, cehennemliktirler.

    5:11 - Ey iman edenler! Allah'ın
    size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze)
    yeltenmişti de, O (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun.
    Müminler yalnız Allah'a dayansınlar.

    5:12 - Allah, İsrailoğularından söz
    almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: " Ben,
    muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz,
    peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı)
    Allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve
    sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan
    sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.

    5:13 - Sözlerini
    bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri
    yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular.
    İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet,
    aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.

    5:14 - "Biz hıristiyanız"
    diyenlerden de söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğunu
    unutmuşlardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık
    soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlara - elbette haber verecektir.


    5:15 - Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu
    açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah'tan
    bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir.

    5:16 - Allah o kitabla
    rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle
    karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.

    5:17
    - Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir" diyenler kâfir
    olmuşlardır. (Onlara) de ki: " Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün
    yeryüzündekileri helak etmek istese O'na kim engel olabilir? " Göklerin, yerin
    ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır.
    Allah, her şeye kadirdir.

    5:18 - Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz
    Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O halde niçin
    günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun
    yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder.
    Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet
    dönüş de O'nadır.

    5:19 - Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının
    kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın
    kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyiniz. İşte
    müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.

    5:20 - Musa
    kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O,
    içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir
    kimseye vermediğini size verdi."

    5:21 - "Ey kavmim, Allah'ın size
    yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız."


    5:22 - Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan
    çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de
    gireriz" dediler.

    5:23 - Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet
    verdiği iki adam şöyle dedi: "Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan
    girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız
    Allah'a dayanın.

    5:24 - Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu
    sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada
    oturacağız" dediler.

    5:25 - Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden
    başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır" dedi.


    5:26 - Allah Musa'ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer onlara haram
    kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".


    5:27 - Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her
    ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul
    edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti.
    Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder".


    5:28 - "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan
    da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan
    Allah'tan korkarım.

    5:29 - "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi
    günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur".


    5:30 - Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini,
    kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan
    oldu.

    5:31 - Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini
    nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu. "Yazıklar olsun bana, şu
    karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve
    pişman olanlardan oldu.

    5:32 - Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na:
    "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi
    öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına
    sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık).
    Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan
    sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.

    5:33 - Allah ve
    Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak
    öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya
    da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir
    zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.

    5:34 - Ancak
    kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok
    bağışlayan ve çok merhamet edendir.

    5:35 - Ey inananlar, Allah'tan
    korkun, O'na yaklaşmaya yol arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa
    eresiniz.

    5:36 - Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr
    edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye
    olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir azap
    vardır.

    5:37 - Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak
    değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.

    5:38 - Hırsızlık eden
    erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini
    kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.

    5:39 - Kim yaptığı
    haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini
    kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.

    5:40 - Göklerin ve
    yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de
    bağışladığını bilmedin mi? Allah herşeye kâdirdir.

    5:41 - Ey peygamber,
    ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden
    küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen
    diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer
    size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak
    isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle
    kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için
    dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.


    5:42 - Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana
    gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz
    çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle
    hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.

    5:43 - İçinde
    Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da
    ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.

    5:44 - İçinde
    hidayet ve nûr bulunan Tevrat'ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan
    peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış
    zâhitler, âlimler de, Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden
    (onunla hüküm verirler) ve onun Allah'ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi.
    İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya satmayın. Kim
    Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.


    5:45 - Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa
    kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber
    kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim
    Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.


    5:46 - O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı
    olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden
    önceki Tevrat'ı tasdik eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve
    bir öğüt olan İncil'i verdik.

    5:47 - İncil ehli de Allah'ın ona
    indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte
    onlar fâsıkların ta kendileridir.

    5:48 - Sana da (ey Muhammed) geçmiş
    kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile
    indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve
    heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve
    yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size
    verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü
    Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.

    5:49 -
    Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana
    indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden
    yüzçevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete
    uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.

    5:50 -
    Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan
    daha güzel hüküm veren kim olabilir? "]
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    :51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar
    birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan
    olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.

    5:52 - Kalblerinde
    hastalık bulunanların :" Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek,
    onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder
    veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.


    5:53 - İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün
    güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa
    gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.

    5:54 - Ey iman edenler! Sizden
    kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah
    onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere
    karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir
    kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu
    dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.


    5:55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını
    kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.

    5:56 - Kim Allah'ı,
    O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları
    galip geleceklerdir.

    5:57 - Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine
    kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu
    yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah'dan gereğince
    korkun.

    5:58 - Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu
    yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.


    5:59 - De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve bizden
    önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan
    çıkmışlarsınız".

    5:60 - De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma
    bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimlere lanet
    etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar
    yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok
    sapmışlardır".

    5:61 - Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik"
    dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah,
    onların gizlediklerini çok iyi bilir.

    5:62 - Onlardan çoğunu, günah
    işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları
    şeyler ne kötüdür!

    5:63 - Gerçek dindarların ve din bilginlerinin,
    onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez
    miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!

    5:64 - Yahudiler, "Allah'ın eli çok
    sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete
    uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun,
    Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz,
    onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş
    için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozğunculuğa
    koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.

    5:65 - Eğer kitap ehli
    iman etmiş ve layıkıyla korunmuş olsalardı, onların kötülüklerini örter, nimeti
    bol olan cennetlere koyardık.

    5:66 - Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve
    kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de
    ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında ılımlı
    bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar
    kötüdür!

    5:67 - Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et!
    Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni
    insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.


    5:68 - De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size
    indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden
    sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Şu
    halde kâfir olan bir toplum için üzülme!

    5:69 - Muhakkak ki inananlar,
    yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder
    ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da
    olmayacaklardır.

    5:70 - Andolsun biz, İsrailoğulları'ndan söz aldık ve
    onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir peygamber nefislerinin
    hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir
    kısmını da öldürmüşlerdir.

    5:71 - Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar,
    kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine
    onların çoğu kör, sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını görüyor.


    5:72 - Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette
    kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de
    sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz
    Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin
    yardımcıları da yoktur" demişti.

    5:73 - "Allah, üçün üçüncüsüdür"
    diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer
    söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap
    dokunacaktır.

    5:74 - Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı?
    Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

    5:75 - Meryem'in oğlu
    Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
    geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak
    onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!


    5:76 - De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye
    gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir".


    5:77 - De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha
    önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir
    kavmin keyiflerine uymayın".

    5:78 - İsrailoğulları'ndan küfredenler,
    Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan
    etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.

    5:79 - Onlar, yaptıkları
    kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi.

    5:80 -
    Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin
    kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar
    ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.

    5:81 - Eğer onlar, Allah'a,
    Peygamber'e ve ona indirilen Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost
    tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

    5:82 - İman
    edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve
    Allah'a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en
    yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü onların
    içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.


    5:83 - Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak
    olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün.
    Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.

    5:84
    - "Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp
    dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".


    5:85 - Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan
    cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik
    yapanların mükafatı budur.

    5:86 - İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar
    da cehennem ehlidir.

    5:87 - Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı
    temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri
    sevmez.

    5:88 - Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak
    yeyin ve inandığınız Allah'tan korkun.

    5:89 - Allah sizi, kasıtsız
    olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız
    yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize
    yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir
    köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç
    tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur.
    Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki,
    şükredesiniz.

    5:90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar
    (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki,
    kurtuluşa eresiniz.

    5:91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza
    düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.
    Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

    5:92 - Allah'a itaat edin,
    Peygamber'e de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz
    ki, Peygamber'imize düşen sadece apaçık tebliğdir.

    5:93 - İman edip
    salih amel işleyenler, Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih
    amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından
    ayrılmadıkları, yine Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe,
    daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte
    bulunanları sever.

    5:94 - Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve
    mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları
    meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azab
    vardır.

    5:95 - Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin.
    İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için,
    öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere
    buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir
    keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç
    tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah
    ondan intikamını alır. Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.

    5:96 -
    Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı.
    Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda
    toplanacağınız Allah'tan korkun.

    5:97 - Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i
    haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir
    nizam kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah'ın
    herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.

    5:98 - İyi
    bilin ki Allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı, çok
    merhametlidir.

    5:99 - Peygamber'in üzerine düşen sadece duyurmadır.
    Allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

    5:100 - De
    ki:"Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse
    bile". Ey selim akıl sahipleri Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    5:101 - Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden
    sormayın. Eğer onları Kur'ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki
    Allah onlardan geçmiştir. Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.


    5:102 - Sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da sonra inkâr
    etmişti.

    5:103 - Allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne
    de "hâm"ı meşru kılmıştır. Fakat küfredenler, Allah'a yalan iftira
    etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.

    5:104 - Onlara: "
    Allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendiği zaman:" Atalarımızı
    üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru
    yolu da bulamayan kimseler olsa da mı?

    5:105 - Ey inananlar, kendinize
    dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar
    veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Yaptıklarınızı size O haber verecektir.


    5:106 - Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği
    zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki
    adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de)
    size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan)
    şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle
    yemin ederler: "Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız,
    Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".


    5:107 - Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha
    yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: "Bizim
    şahitliğimiz, önceki iki kişinin şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin
    hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye Allah'a
    yemin ederler.

    5:108 - İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları,
    yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları için en
    iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini dinleyin. Allah, doğru yoldan çıkan
    bir topluluğu hidayete erdirmez.

    5:109 - Allah, Resulleri topladığı
    gün:" Size ne cevap verildi? "der. "Bizim bilgimiz yok" derler, "gizlileri bilen
    yalnız sensin, sen!".

    5:110 - Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryemoğlu
    İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrâil) ile
    desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana
    yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde
    bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör
    olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri
    iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan
    inkâr edenlerin: "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan
    korumuştum.

    5:111 - Hani Havarilere: " Bana ve Resulüme iman edin" diye
    ilham etmiştim. Onlar da: "İman ettik, bizim şüphesiz müslümanlar olduğumuza
    şahit ol" demişlerdi.

    5:112 - Havariler:" Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize
    gökten bir sofra indirebilir mi?" dediler. İsa da: "İnanıyorsanız Allah'tan
    korkun" dedi.

    5:113 - Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim,
    kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat
    görenlerden olalım" dediler.

    5:114 - Meryemoğlu İsa da: "Allah'ım,
    Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra
    gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen
    rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi.

    5:115 - Allah buyurdu ki:" Ben
    onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona
    âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım".

    5:116 - Ve Allah
    demişti ki: "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan
    başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek
    olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen
    benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü
    gaybları bilen yalnız sensin, sen!".

    5:117 - "Ben onlara sadece, senin
    bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin,
    dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat
    ettirince onları gözetleyenyalnız sen oldun. Sen herşeyi görensin.

    5:118
    - "Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan,
    şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin".

    5:119 - Allah buyurdu
    ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için
    altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". Allah
    onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş
    budur.

    5:120 - Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü
    Allah'ındır. O herşeye kâdirdir.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    enam suresi


    --------------------------------------------------------------------------------

    6:1
    - Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a
    mahsustur. Böyleyken kâfirler hâlâ Rablerine başkalarını eşit sayıyorlar.


    6:2 - Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O'dur.
    Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe
    ediyorsunuz.

    6:3 - O, göklerde de, yerde de (tek) Allah'tır. Sizin
    gizlinizi, açığınızı ve ne kazandığınızı bilir.

    6:4 - Onlara Rab'lerinin
    âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

    6:5 - Hak,
    kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeyin haberi yakında
    kendilerine gelecektir.

    6:6 - Kendilerinden önce nice nesilleri helak
    ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara
    vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar
    akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden
    sonra başka bir nesil yarattık.

    6:7 - Eğer sana kağıtta yazılı bir kitap
    indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: "Muhakkak ki bu,
    apaçık bir sihirdir" derlerdi.

    6:8 - "O'na bir melek indirilmeli değil
    miydi?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, sonra
    kendilerine hiç göz açtırılmazdı.

    6:9 - Eğer Peygamberi, biz bir melek
    yapsaydık, yine de onu bir adam şeklinde yapardık ve onları yine düştükleri
    kuşkuya düşürürdük.

    6:10 - Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti.
    Fakat onlardan alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıverdi.

    6:11 - De
    ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!".


    6:12 - De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O,
    rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Sizi, varlığında asla şüphe olmayan
    kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar.


    6:13 - Gecede, gündüzde barınan her şey O'nundur. O, işitendir,
    bilendir.

    6:14 - De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen,
    fakat kendisi beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Ben İslâm olanların
    ilki olmakla emrolundum" de ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma.


    6:15 - De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından
    korkarım".

    6:16 - O gün kimden azab giderilirse, kuşkusuz Allah ona
    rahmet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.

    6:17 - Allah sana bir zarar
    dokundurursa, onu yine kendisinden başka açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır
    dokundursa, kuşkusuz O, herşeyi yapabilendir.

    6:18 - O, kullarının
    üstünde tam hâkimdir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır.


    6:19 - De ki: "Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?". De ki:
    "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'ân vahyolundu ki, onunla
    hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah'la
    beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?" De ki: "Ben
    buna şahitlik etmem". "O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin
    ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım"de.

    6:20 - Kendilerine Kitap
    verdiğimiz kimseler, Peygamber'i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler.
    Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.

    6:21 -
    Allah'a iftira ederek yalan uydurandan veya âyetlerini yalanlayandan daha zalim
    kim olabilir? Hiç şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler.

    6:22 - O
    gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara: " Hani nerede o
    Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız?" diyeceğiz.

    6:23 - Sonra,
    (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten
    başka bir özür bulamayacaklar.

    6:24 - Bak, vicdanlarına karşı nasıl
    yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti.


    6:25 - İçlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu
    anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de
    ağırlık koyduk. Onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. Hatta
    sana geldiklerinde seninle tartışırlar. Ve o kâfirler: "Bu, öncekilerin
    masallarından başka bir şey değildir" derler.

    6:26 - Onlar, insanları
    Kur'ân'a iman etmekten menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece
    yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller.

    6:27 - Onların,
    ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik,
    Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir
    görsen!

    6:28 - Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da
    ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi.
    Çünkü onlar yalancıdırlar.

    6:29 - Dediler ki:" Dünya hayatımızdan başka
    bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz".

    6:30 - Rablerinin huzurunda
    durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir
    gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler.
    Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der.

    6:31
    - Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır.
    Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak
    şöyle derler: "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!" Bakın
    yüklendikleri günah ne kötüdür!

    6:32 - Dünya hayatı, eğlence ve oyundan
    başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah'tan korkanlar için daha
    hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?

    6:33 - Onların söylediklerinin
    seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o
    zalimler Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.

    6:34 - Senden önce de
    peygamberler yalanlanmıştı. Kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya
    ve eziyet olunmaya sabrettiler. Allah'ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse
    yoktur. Şüphesiz ki sana, peygamberlerin haberlerinden bir kısmı gelmiştir.


    6:35 - Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün
    yetiyorsa yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir
    merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları
    hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!

    6:36 - Daveti ancak
    dinleyenler kabul ederler. Ölülere gelince, Allah onları diriltir, sonra O'na
    döndürülürler.

    6:37 - Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli
    değil miydi?" De ki: "Şüphesiz ki Allah, bir mucize indirmeye kâdirdir, fakat
    çokları bilmezler".

    6:38 - Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki
    kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz
    kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda
    toplanırlar.

    6:39 - Â yetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde
    kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseyi
    de doğru yola koyar.

    6:40 - De ki: "Kendinizi hiç düşündünüz mü,
    Allah'ın azabı size gelse veya kıyamet vakti gelse, Allah'tan başkasına mı
    yalvarırsınız? Eğer sözünde doğru kimselerseniz cevap verin".

    6:41 -
    Hayır, yalnız o Allah'a yalvarırsınız. O da dilerse kaldırılmasını istediğiniz
    belayı kaldırır ve o zaman ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.

    6:42 -
    Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Bize yalvarsınlar
    diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.

    6:43 - Hiç
    olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi?
    Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.


    6:44 - Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin
    kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca
    onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına
    döndüler.

    6:45 - Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi
    olan Allah'a hamdolsun.

    6:46 - De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah
    kulaklarınızı ve gözlerinizi alır da kalblerinize mühür vurursa, Allah'tan başka
    onları size getirecek tanrı kimdir?". Dikkat et, âyetlerimizi nasıl türlü türlü
    açıklıyoruz, sonra da onlar yüz çeviriyorlar?

    6:47 - De ki: "Söyler
    misiniz bana! Size Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan
    başkası mı helak olur?"

    6:48 - Biz peygamberleri, ancak rahmetimizin
    müjdecileri ve azabımızın habercileri olmak üzere göndeririz. Artık kim iman
    edip durumunu düzeltirse, onlara hiç korku yoktur. Onlar mahzun da
    olmayacaklardır.

    6:49 - Â yetlerimizi yalanlayanlara gelince, yapmakta
    oldukları fenalıklar yüzünden onlara azap dokunacaktır.

    6:50 - De ki:
    "Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve
    size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De
    ki: "Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?"
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    6:51 - Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar
    için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki
    Allah'tan korkarlar.

    6:52 - Sırf Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam
    Rab'lerine dua edenleri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu
    değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun
    takdirde zalimlerden olursun.

    6:53 - Biz onlardan kimini kimi ile,
    "Allah aramızdan bunlara mı lutfunu layık gördü" desinler diye, işte böyle
    imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

    6:54 - Â
    yetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: Selam olsun
    size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir
    kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki
    O, bağışlayan, esirgeyendir".

    6:55 - Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın
    diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz.

    6:56 - De ki: "Şüphesiz
    ki bana, Allah'tan başka yalvardıklarınıza ibadet etmem yasaklandı". De ki:
    "Sizin çarpık isteklerinize uymayacağım, (eğer uyarsam) o zaman sapıtmış olur,
    doğru yolda gidenlerden olmamış olurum".

    6:57 - De ki: "Ben Rabbimden
    apaçık bir delile dayanmaktayım, siz ise onu yalanladınız. O çabuk gelmesini
    istediğiniz azab benim elimde değildir, hüküm ancak Allah'a aittir, gerçeği O
    anlatır ve O, hakkı bâtıldan ayırdedenlerin en hayırlısıdır".

    6:58 - De
    ki: "Sizin çabuk gelmesini istediğiniz azab benim elimde olsaydı, benimle sizin
    aranızdaki durum herhalde sonuçlanmış olurdu. Allah, zulmedenleri en iyi
    bilendir".

    6:59 - Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları O'ndan
    başkası bilmez, karada ve denizde olanları O bilir ve bir yaprak düşmez ki, onu
    O bilmesin; ne toprağın karanlıklarında bir tane, ne de kuru ve yaş hiçbir şey
    yoktur ki, o herşeyi açıklayan Kitap'ta bulunmasın.

    6:60 - Sizi
    geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı
    gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz
    ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir.

    6:61
    - O, kulları üzerinde hükümranlığı sürdürür ve size koruyucular gönderir,
    sonunda sizden birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz, hiç eksiklik yapmadan,
    onun canını alırlar.

    6:62 - Sonra da gerçek Mevlâlarına döndürülürler.
    Dikkatli olun, hüküm ancak O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.


    6:63 - De ki: "Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden
    olacağız" diye gizli ve aşikâr O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin
    karanlıklarından sizi kim kurtarır?

    6:64 - De ki: "Allah, sizi ondan ve
    bütün sıkıntılardan kurtarır, sonra da siz yine ortak koşarsınız".

    6:65
    - De ki: "O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi
    fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter". Bak,
    âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar.


    6:66 - Kavmin o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir . De ki: "
    Ben sizin vekiliniz değilim".

    6:67 - Her haberin kararlaştırılmış bir
    zamanı vardır, siz de onu yakında bileceksiniz.

    6:68 - Â yetlerimiz
    hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki,
    ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan
    sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.

    6:69 - Allah'tan
    korkanlara o zalimlerin hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat bu bir
    hatırlatmadır. Gerekir ki sakınırlar.

    6:70 - Dinlerini bir oyun ve bir
    eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve
    hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için
    Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile
    hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz.
    Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr
    ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır.


    6:71 - De ki: "Biz Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar vermeyen
    şeylere mi yalvaralım? Allah bizi doğru yola kavuşturduktan sonra ardımıza mı
    dönelim? Arkadaşları, bize gel, diye doğru yola çağırdıkları halde yeryüzünde
    şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi
    olalım?". De ki: "Allah'ın gösterdiği yol, yegane doğru yoldur. Bize, bütün
    âlemlerin Rabb'ine teslim olmamız emrolundu".

    6:72 - Bize: "Namazı
    dosdoğru kılın, Allah'a karşı gelmekten sakının" (diye emredildi),
    toplanacağınız yer O'nun huzurudur.

    6:73 - Gökleri ve yeri, yerli
    yerince yaratan O'dur. Bir şeye "ol" dediği gün hemen oluverir. O'nun sözü
    haktır. "Sûr"a üfürüldüğü gün de mülk ancak O'nundur. O, gizliyi ve açığı
    bilendir. O, hikmet sahibi, her şeyden haberdardır.

    6:74 - İbrahim,
    babası Âzer'e demişti ki: "sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
    kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum".

    6:75 - Böylece biz
    İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu (muhteşem varlıklarını) gösteriyorduk ki,
    kesin inananlardan olsun.

    6:76 - Üzerine gece bastırınca, bir yıldız
    gördü:"Rabb'im budur" dedi. Yıldız batınca da:" Ben batanları sevmem" dedi.


    6:77 - Ay'ı doğarken gördü: "Rabb'im budur" dedi. O da batınca: "Yemin
    ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen
    topluluktan olurdum" dedi.

    6:78 - Güneş'i doğarken görünce: "Rabb'im
    budur, bu hepsinden büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin
    (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım".

    6:79 - "Ben yüzümü
    tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a
    ortak koşanlardan değilim".

    6:80 - Kavmi onunla tartışmaya başladı. O da
    onlara dedi ki: "Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle
    mücadele mi ediyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak
    Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez
    misiniz?"

    6:81 - "Hakkında hiçbir delil indirmediği halde, siz Allah'a
    ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl
    korkarım?" Eğer bilirseniz söyleyin, bu iki topluluktan hangisi güven içinde
    olmaya daha layıktır?

    6:82 - İman edenler ve imanlarını zulüm ile
    karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.


    6:83 - İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir.
    Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir,
    bilendir.

    6:84 - Biz ona İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de
    doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a,
    Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel
    davrananlara böyle karşılık veririz.

    6:85 - Zekeriyya, Yahya, İsa ve
    İlyas'a da (hidayet ettik). Hepsi de salih kullarımızdandı.

    6:86 -
    İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün
    kıldık.

    6:87 - Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını
    da (üstün kıldık). Onları seçtik ve doğru yola ilettik.

    6:88 - İşte bu,
    Allah'ın doğru yoludur. Kullarından dilediğini o doğru yola iletir. Eğer onlar
    Allah'a ortak koşsalardı, yaptıkları bütün amelleri boşa giderdi.

    6:89 -
    İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm (hikmet ve hükümranlık) ve peygamberlik
    verdiğimiz kimselerdir. Bunlar, ona inanmayacak olurlarsa, yerlerine, onu
    tanımamazlık etmiyecek bir toplum getiririz.

    6:90 - Bunlar, Allah'ın
    hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların hidayetine uy. De ki:"Ben ona
    karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O, sadece bütün âlemlere bir öğüttür.


    6:91 - Onlar: "Allah insanlara hiçbir şey göndermemiştir" demekle,
    Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar. De ki: Musa'nın insanlara aydınlık ve hidayet
    olmak üzere getirdiği, sizin parça parça kâğıtlara çevirdiğiniz, bir kısmını
    belli ettiğiniz, birçoğunu gizlediğiniz; sizinle babalarınızın, sayesinde
    bilmediğiniz birçok şeyleri öğrendiğiniz Kitab'ı kim gönderdi? (Onlara karşı
    sen) "Allah" de. Sonra onları bırak, boş laflara dalarak oyalansınlar.


    6:92 - Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden,
    şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için
    indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman
    ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.

    6:93 - Allah'a karşı
    yalan uyduran, yahut kendisine hiçbir şey vahyolunmadığı halde: "bana
    vahyedildi" diyen ve: "Allah'ın indirdiği gibi bir kitap da ben indireceğim"
    diye iddiada bulunandan daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölüm
    şiddeti içindeyken bir görsen! Melekler onlara ellerini uzatırlar ve:" Ruhunuzu
    teslim edin. Bugün, Allah'a karşı haksız şeyler söylediğinizden ve O'nun
    âyetlerine karşı böbürlenmenizden dolayı alçaltıcı bir azapla
    cezalandıralacaksınız" derler.

    6:94 - Bugün, sizi ilk defa yarattığımız
    zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda
    bıraktınız. Allah'ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına,
    şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün
    bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.

    6:95
    - Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah'tır. O, ölüden diriyi
    çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O'dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz
    çevirirsiniz?

    6:96 - Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O'dur. Geceyi,
    dinlenmek için; Güneş'i, Ay'ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte
    bu, her şeye galip gelen ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.

    6:97 -
    Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için
    yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde
    açıkladık.

    6:98 - Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Sonra sizin için
    bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum
    için apaçık beyan ettik.

    6:99 - Gökten suyu indiren O'dur. Onunla her
    çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir yeşillik çıkardık, ondan da birbiri
    üzerine binmiş taneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları,
    zeytin ve nar (bahçeleri) çıkarıyoruz. (Bunların) kimi birbirine benzer, kimi
    benzemez. Bunlar meyvelendikleri zaman meyvelerinin olgunlaşmasına bakın!
    Bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.

    6:100 - Onlar, Allah'a
    cinlerden de ortak koştular. Halbuki onları yaratan O'dur. Bilgileri olmadan
    O'na oğullar, kızlar uydurdular. O'nun şânı onların uydurdukları sıfatlardan
    münezzeh ve yücedir.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:31 am

    6:101 - Gökleri ve yeri yoktan var eden O'dur. Eşi de olmadığı halde, nasıl olur
    da çocuğu olur? Her şeyi yaratan O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.

    6:102 -
    İşte Rabbiniz Allah bu! O'ndan başka ilâh yoktur; O, her şeyin yaratanıdır. O'na
    kulluk edin, O her şeye vekildir.

    6:103 - Gözler onu göremez, O ise
    bütün gözleri görür; O, lütuf sahibidir, her şeyden haberlidir.

    6:104 -
    Muhakkak size Rabbinizden basiretler (kalb gözleri) geldi. Artık kim hakkı
    görürse faydası kendisine, kim de körlük ederse zararı kendisinedir. Ben sizin
    bekçiniz değilim!

    6:105 - İşte böylece âyetleri türlü türlü çevirip
    açıklıyoruz ki, onlar sana: "Sen bunları bir yerlerden okuyup öğrenmişsin"
    desinler ve bilen bir toplum için de onu iyice beyan edelim.

    6:106 -
    Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilâh yoktur. Ortak koşanlardan da
    yüz çevir.

    6:107 - Allah dileseydi, ortak koşmazlardı. Biz, seni onlar
    üzerine bekçi yapmadık, sen onlara vekil de değilsin!

    6:108 - Onların
    Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp
    Allah'a sövmesinler. Biz, her ümmete yaptıkları işi böyle süslü gösterdik.
    Sonunda dönüşleri Rablerinedir. O, onlara ne yaptıklarını haber verir.


    6:109 - Müşrikler, kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka iman
    edeceklerine dair en ağır yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: "Mucizeler
    ancak Allah katındadır". Onlara mucizeler geldiğinde de iman etmeyeceklerini siz
    nerden bileceksiniz?

    6:110 - Biz onların kalblerini ve gözlerini
    çeviririz de, onlar, ilkin iman etmedikleri gibi, gene de iman etmezler. Biz de
    onları taşkınlıkları içerisinde kör ve şaşkın bırakırız.

    6:111 - Eğer
    biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi
    toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de inanacak
    değillerdi, fakat çokları bunu bilmezler.

    6:112 - Biz böylece, her
    peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak
    için süslü sözlerle vesvese verirler.Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Artık
    onları iftiraları ile başbaşa bırak.

    6:113 - Bir de ahirete iman
    etmeyenlerin kalbleri, o yaldızlı söze kansın, ondan hoşlansın ve işledikleri
    suçları işlemeye devam etsinler diye böyle yaparlar.

    6:114 - Allah, size
    Kitab'ı (Kur'ân'ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi
    arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur'ân'ın, gerçekten Rabbin
    katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden
    olma.

    6:115 - Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe
    tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir,
    bilendir.

    6:116 - Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah
    yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.


    6:117 - Şüphesiz ki Rabbin, yolundan kimlerin saptığını çok iyi bilir.
    O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.

    6:118 - Eğer Allah'ın
    âyetlerine iman ediyorsanız, Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanlardan yiyin.


    6:119 - Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenlerden
    yemiyorsunuz? Halbuki O size, mecbur kalmanızın dışında haram olan şeyleri
    genişce açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilmeden keyiflerine uyarak insanları
    doğru yoldan saptırıyorlar. Muhakkak ki, Rabbin, sınırı aşanları çok iyi bilir.


    6:120 - Günahın açığını da, gizlisini de bırakın! Günah kazananlar,
    yaptıklarının cezasını çekecekler.

    6:121 - Üzerlerine Allah'ın ismi
    anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar,
    dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara
    uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.

    6:122 - Ölü
    iken hidayetle dirilttiğimiz, kendisine insanlar arasında yürüyecek bir nûr
    verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp, ondan çıkamayan kimse gibi olur mu?
    Fakat kâfirlere, yaptıkları, böyle süslü gösterilir.

    6:123 - Böylece,
    her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler
    çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da
    farkına varmıyorlar.

    6:124 - Onlara bir âyet geldiği zaman: "Allah'ın
    peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe iman etmeyiz" derler.
    Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları
    hilelerinden dolayı Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir.


    6:125 - Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar.
    Kimi de saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi, göğsünü dar ve
    sıkıntılı yapar. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.


    6:126 - İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret
    alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.

    6:127 - Onlar
    için Rableri katında selâmet yurdu vardır. Yaptıkları iyi amellerden dolayı,
    Allah onların dostudur.

    6:128 - (Allah), onların hepsini topladığı gün,
    cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der.
    İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden
    faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da:"Sizin
    durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak
    kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.


    6:129 - İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı zalimlerin bir
    kısmını, diğer bir kısmına dost yaparız.

    6:130 - (Allah) "Ey cin ve
    insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız
    hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" deyince onlar: "Kendi aleyhimize
    şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına
    şahitlik ettiler.

    6:131 - Bu (şundan dolayıdır ki) Rabbin, halkı
    habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.

    6:132 - Her
    birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından
    habersiz değildir.

    6:133 - Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir,
    merhamet sahibidir. Sizi, başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse,
    sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.

    6:134 - Size
    vaad edilenler muhakkak gelecektir, siz, onun önüne geçemezsiniz.

    6:135
    - De ki: "Ey kavmim! Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum.
    Yakında (dünya) yurdunun sonunun kimin olduğunu bileceksiniz. Muhakkak zalimler
    kurtuluşa eremezler".

    6:136 - Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan
    Allah'a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; şu da
    ortaklarımıza ait" demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah'a ulaşmamakta,
    fakat Allah'a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne
    kötüdür.

    6:137 - Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını
    öldürmeyi güzel gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler, hem de dinlerini
    karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları,
    uydurduklarıyla baş başa bırak!

    6:138 - Zanlarınca dediler ki:"Bunlar
    dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bunları bizim dilediğimizden başkası
    yiyemez. Bunlar da sırtına binilmesi yasaklanmış hayvanlar." Bir kısım
    hayvanları da üzerlerine Allah'ın adını anmadan boğazlarlar. Bütün bunları
    Allah'a iftira ederek yaparlar. Allah onları iftiralarıyla cezalandıracaktır.


    6:139 - Dediler ki: "Bu hayvanların karınlarındakiler sadece
    erkeklerimize ait olup kadınlarımıza haramdır". Eğer ölü doğarsa o zaman hepsi
    onda ortaktır. Bu nitelemelerinden dolayı Allah onların cezasını verecektir.
    Çünkü O hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.

    6:140 - Bilgisizlik
    yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği
    rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar.
    Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir.

    6:141
    - Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri,
    zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O'dur. Her
    biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekat ve
    sadakasını) verin; ama israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.


    6:142 - Hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). Kimi yük taşır, kiminin
    yününden döşek yapılır. Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin ve şeytanın
    adımlarına uymayın (peşinden gitmeyin); çünkü o, sizin için apaçık bir
    düşmandır.

    6:143 - Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden iki. De ki:
    "(Allah), iki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin
    rahimlerinde bulunan yavruları mı? Eğer doğru iseniz bana ilimle haber verin."


    6:144 - Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: (Allah), "İki erkeği mi
    haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinde bulunan
    yavruları mı? Yoksa, Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahitler mi oldunuz?
    (O'nun yanında mıydınız?). Böyle hiçbir bilgiye dayanmadan, insanları saptırmak
    için, Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz Allah, o
    zalimler topluluğunu doğru yola iletmez"

    6:145 - De ki: "Bana
    vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey
    bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti - ki bu gerçekten
    pistir yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar
    haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve
    zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Çünkü Rabbin çok
    bağışlayandır, merhamet edendir.

    6:146 - Yahudilere bütün tırnaklı
    hayvanları haram kıldık. Sırtlarında, yahut bağırsaklarında bulunan, ya da
    kemiğe karışan yağlar dışında, sığır ve koyunun da, yağlarını onlara haram
    ettik. Saldırganlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru
    söyleyenleriz.

    6:147 - Eğer seni yalanladılarsa, de ki: "Rabbiniz geniş
    rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı da suçlu toplumdan geri
    çevrilmez."

    6:148 - Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah
    dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de
    haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda
    azabımızı tatmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi
    var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."

    6:149
    - De ki: "En kesin ve üstün delil, Allah'ındır. Allah isteseydi, elbette
    hepinizi doğru yola iletirdi."

    6:150 - De ki: "Haydi, Allah bunu yasak
    etti diye tanıklık edecek şahitlerinizi getirin.". Eğer onlar şahitlik
    ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimi yalanlayanların ve
    ahirete inanmayanların keyiflerine uyma. Çünkü onlar Rablerine başkasını denk
    tutuyorlar.




    .
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:32 am

    151 - De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi
    ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı
    öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da,
    gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın.
    Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.

    6:152 - Yetimin malına
    yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar (malına) en güzel biçimde
    (yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz). Ölçü ve tartıyı tam adaletle
    yapın. Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söylediğiniz
    zaman da, yakınınız da olsa âdil olun ve Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt
    alıp düşünesiniz diye Allah bunları size emretmiştir.

    6:153 - İşte benim
    doğru yolum budur; ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak başka yollara uymayın.
    (Azabından) korunmanız için Allah size böyle tavsiye etmiştir.

    6:154 -
    Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak, her şeyi açıklamak ve doğru yola
    iletici ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitab'ı verdik ki, Rablerinin huzuruna
    varacaklarına inansınlar.

    6:155 - İşte bu (Kur'ân) da mübarek bir
    Kitap'tır. Onu biz indirdik. Ona uyun ve Allah'tan korkun ki, size rahmet
    edilsin.

    6:156 - (Onu size indirdik ki) "Kitap, sadece bizden önceki iki
    topluluğa (yahudi ve hıristiyanlara) indirildi; biz ise, onların okumasından
    habersizdik (o kitapları okuyamıyor ve dillerini anlayamıyorduk)" demeyesiniz.


    6:157 - Yahut: "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok
    doğru yolda olurduk", demeyesiniz. İşte size de Rabbinizden açık delil, hidayet
    ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha
    zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle
    azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

    6:158 - (İnanmak için) ille
    meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin
    gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha
    önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması
    bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz."

    6:159 -
    Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir
    ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını
    haber verecektir.

    6:160 - Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on
    katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar
    haksızlığa uğratılmazlar.

    6:161 - De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti.
    Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.


    6:162 - De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin
    Rabbi Allah içindir.

    6:163 - Onun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve
    ben müslümanların ilkiyim.

    6:164 - De ki: Allah herşeyin Rabbi iken, ben
    O'ndan başka Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi
    (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra
    dönüşünüz Rabbinizedir. O, ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.


    6:165 - Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi
    denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz
    Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:32 am

    Araf Suresİ


    --------------------------------------------------------------------------------

    7:1
    - Elif, lâm, mîm, sâd.

    7:2 - (Bu,) sana indirilen bir Kitab'tır. Onunla
    (insanları) uyarman ve inananlara öğüt (vermen geliverdi. ) hususunda göğsünde
    bir sıkıntı olmasın.

    7:3 - (Ey insanlar) Rabbinizden, size indirilene
    uyun ve O'ndan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!


    7:4 - Nice kentler helak ettik. Gece yatarlarken, yahut gündüz
    uyurlarken, azabımız onlara7:1 - Elif, lâm, mîm, sâd.

    7:2 - (Bu,) sana
    indirilen bir Kitab'tır. Onunla (insanları) uyarman ve inananlara öğüt (vermen
    geliverdi.

    7:5 - Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten
    zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları kalmadı.

    7:6 -
    Kendilerine elçi gönderilmiş olanlara da soracağız, gönderilen elçilere de
    soracağız.

    7:7 - Ve elbette onlara, olan-biten herşeyi bir bilgi ile
    anlatacağız; çünkü biz onlardan uzak değiliz.

    7:8 - O gün (amelleri
    tartacak) terazi haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar
    kurtulanlardır.

    7:9 - Kimin (sevap) tartıları hafif gelirse, işte onlar
    da âyetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü kendilerini ziyana sokanlardır.


    7:10 - Doğrusu Biz sizi yeryüzünde, yerleştirdik, orada size geçimlikler
    verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!

    7:11 - Sizi yarattık, sonra size
    biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde
    ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı.

    7:12 - (Allah) buyurdu:
    "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis): "Ben,
    dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."


    7:13 - (Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak
    senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın."

    7:14 - (İblis)
    dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."


    7:15 - (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."

    7:16
    - "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı
    saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."

    7:17 - "Sonra
    (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve
    sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın."

    7:18 - (Allah) buyurdu:
    "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana
    kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım."


    7:19 - (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette
    durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden
    olursunuz."

    7:20 - Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin
    yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir
    sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan
    olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

    7:21 - Ve onlara:
    "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

    7:22 -
    Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n
    meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını
    üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben
    sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"


    7:23 - Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi
    bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan
    oluruz!"

    7:24 - (Allah) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin
    yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."

    7:25 -
    "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip)
    çıkarılacaksınız!" dedi.

    7:26 - Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi
    örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte
    bu(nlar), Allah'ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.

    7:27 -
    Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için
    elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya
    düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi
    görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık.

    7:28 - Onlar bir
    kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize Allah
    emretti." derler. De ki: "Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz
    şeyleri mi söylüyorsunuz?"

    7:29 - De ki: "Rabbim bana adaleti emretti.
    Her mescidde yüzünüzü O'na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O'na
    yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz."

    7:30 - (O)
    bir topluluğu doğru yola iletti, bir topluluğa da sapıklık hak oldu. Çünkü
    onlar, şeytanları Allah'tan başka dostlar tuttular ve kendilerinin de doğru
    yolda olduklarını sanıyorlar.

    7:31 - Ey Âdemoğulları! Her mescide
    gidişinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin, için, fakat israf etmeyin, Çünkü
    Allah israf edenleri sevmez.

    7:32 - De ki: "Allah'ın kulları için
    çıkardığı zinetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?" De ki: "Bunlar, bu
    dünya hayatında inananlar içindir, kıyamet gününde de yalnız onlara mahsustur".
    İşte böylece biz âyetleri bilen bir topluluğa uzun uzun açıklıyoruz.


    7:33 - De ki: "Rabbim, sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını,
    günahları, haksız yere isyanı, haklarında hiç bir delil indirmediği şeyleri
    Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi
    yasaklamıştır".

    7:34 - Her ümmetin bir eceli vardır. O ecel geldiğinde,
    ne bir ân erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.

    7:35 - Ey
    Âdemoğulları! Size içinizden peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında, kim
    Allah'tan korkar ve kendini düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar
    üzülmeyeceklerdir de.

    7:36 - Kim de âyetlerimizi yalanlar ve onlara
    karşı büyüklük taslarsa, işte onlar cehennemliktirler ve orada ebedî olarak
    kalacaklardır.

    7:37 - Allah'a karşı yalan uyduran yahut âyetlerini
    yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Onlara Kitap'tan nasipleri erişir.
    Canlarını alacak elçilerimiz gelince onlara: "Allah'tan başka taptıklarınız
    nerede?" derler. Onlar: "O taptıklarımız bizden sapıp ayrıldılar." derler.
    Böylece kendilerinin kâfir olduklarına bizzat şahitlik ederler.

    7:38 -
    Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem
    ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder.
    Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki:
    "Rabbimiz ! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden
    kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz
    bilemezsiniz".

    7:39 - Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden
    bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın".


    7:40 - Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül
    etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat)
    iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları
    böyle cezalandırırız.

    7:41 - Onlara cehennemde ateşten bir yatak,
    üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.


    7:42 - İman edenler ve iyi amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye
    gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz işte onlar cennet ehlidir ve orada ebedî
    olarak kalacaklardır.

    7:43 - Orada kalblerinde bulunan kini çıkarıp
    atarız. Onların altlarından ırmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun.
    Eğer Allah bizi doğru yola sevk etmeseydi biz doğru yola erişemezdik. Şüphesiz
    Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişler." derler. Onlara şöyle
    seslenilir: "İşte size cennet! Yaptıklarınıza karşılık buna varis oldunuz".


    7:44 - Cennet ehli, cehennem ehline: "Rabbimizin bize vaad ettiğini
    gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?" diye
    seslenirler. Onlar da "evet" derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı şöyle
    seslenir: "Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun!

    7:45 - Onlar,
    Allah'ın yolundan men ederler ve onu eğriltmek isterler, ahireti de inkâr
    ederlerdi".

    7:46 - Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde
    vardır. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler
    vardır. Bunlar cennetliklere: "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz
    cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.

    7:47 - Gözleri
    cehennemlikler tarafına çevrilince de :"Rabbimiz! Bizi zalim toplulukla beraber
    eyleme!" derler.

    7:48 - A'raftakiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere
    seslenerek şöyle derler: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiç
    bir yarar sağlamadı".

    7:49 - "Allah onları hiç bir rahmete erdirmiyecek,
    diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Cennetliklere dönerek): "Girin
    cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz" derler.


    7:50 - Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akıtın veya
    Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler
    de: "Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı." derler.
    KraL
    KraL
    AynenForum Yöneticisi
     AynenForum Yöneticisi


    <b>Yaşı</b> Yaşı : 36
    <b>Nerden</b> Nerden : İstanbuL
    Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 11/10/09
    Tuttuğu Takım Tuttuğu Takım : Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Tu192310
    <b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 786
    <b>Rep Gücü</b> Rep Gücü : 96282566
    <b>Başarı Puanu</b> Başarı Puanu : 21126

    Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları) Empty Geri: Kuranı Kerimdeki Surelerin Mealleri..( Türkçe Anlamları)

    Mesaj tarafından KraL Salı Ara. 22, 2009 1:32 am

    7:51 - Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı
    kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve
    âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.


    7:52 - Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir toplum
    için yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik.

    7:53 - İlle onun
    te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (verdiği haberler ortaya
    çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin
    elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat
    etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptıklarımızdan
    başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurdukları şeyler
    kendilerinden saptı, kaybolup gitti.

    7:54 - Şüphesiz Rabbiniz Allah,
    gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine hükümran oldu. O, geceyi
    durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine
    âmâdedir. İyi biliniz ki yaratma ve emir O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne
    yücedir.

    7:55 - Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Çünkü O,
    haddi aşanları sevmez.

    7:56 - Düzeltildikten sonra yeryüzünde
    bozgunculuk yapmayın. O'na, korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki
    Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere yakındır.

    7:57 - Rahmetinin önünde
    müjdeci olarak rüzgarları gönderen O'dur. O rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları
    yüklenince, onu kurak bir memlekete gönderir, sonra onunla yağmur yağdırır ve
    onunla her çeşit ürünü yetiştiririz. İşte Biz, ölüleri de böyle diriltiriz.
    Gerekir ki düşünür, ibret alırsınız.

    7:58 - Güzel memleketin bitkisi,
    Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise yararsız bitkiden başka bir şey çıkmaz.
    İşte biz, şükreden bir toplum için âyetleri böyle açıklarız.

    7:59 -
    Andolsun ki Nûh'u elçi olarak kavmine gönderdik de dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a
    kulluk edin sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze
    gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum."

    7:60 - Kavminden ileri
    gelenler dediler ki: "Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz".


    7:61 - (Nûh) dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok, ben
    âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim."

    7:62 - "Size
    Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve Allah
    tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum."

    7:63 - (Allah'ın
    azabından) sakınıp da rahmete nail olmanız için, içinizden sizi uyaracak bir
    adam vasıtasıyla size bir zikir(kitap) gelmesine şaştınız mı?"

    7:64 -
    O'nu yalanladılar, biz de O'nu ve O'nunla beraber gemide bulunanları kurtardık,
    âyetlerimizi yalanlayanları boğduk! Çünkü onlar, kalb gözleri körleşmiş bir
    kavim idiler.

    7:65 - Â d (kavmin)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey
    kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. (O'na karşı
    gelmekten) sakınmaz mısınız?" dedi.

    7:66 - Kavminden ileri gelen
    kâfirler dediler ki: "Biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz, ve gerçekten seni
    yalancılardan sanıyoruz."

    7:67 - (Hûd), "Ey kavmim! Bende çılgınlık yok,
    ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim." dedi.

    7:68 -
    "Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir
    bir öğütçüyüm."

    7:69 - "Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı
    ile, size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah) sizi, Nûh
    kavminden sonra, onların yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan
    üstün kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz."


    7:70 - Dediler ki: "Ya, demek sen tek Allah'a kulluk edelim ve
    atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi (bize) geldin? Eğer doğrulardan isen
    bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir!"

    7:71 - (Hûd) dedi ki: "Artık
    size Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiç bir
    delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda
    benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber
    bekleyenlerdenim!

    7:72 - Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle
    kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.


    7:73 - Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi,
    Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden
    açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu
    Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı
    bir azap yakalar."

    7:74 - Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi
    hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar
    yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini
    hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.

    7:75 -
    Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere:
    "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor
    musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!"
    dediler.

    7:76 - Büyüklük taslayanlar: "Biz, sizin inandığınızı inkâr
    edenleriz!" dediler.

    7:77 - Derken dişi deveyi boğazladılar ve
    Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen,
    bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.

    7:78 - Bunun üzerine
    hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.


    7:79 - Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmim!
    And olsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim,
    fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz."

    7:80 - Lût'u da (peygamber
    olarak) gönderdik. Kavmine dedi ki: "Sizden önce âlemlerden hiç birinin
    yapmadığı fuhuşu mu yapıyor sunuz?

    7:81 - Çünkü siz kadınları bırakıp da
    şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Belki de siz haddi aşan bir kavimsiniz.


    7:82 - Kavminin cevabı: "Onları (Lût'u ve taraftarlarını) kentinizden
    çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış! "demelerinden başka bir şey
    olmadı.

    7:83 - Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısı(nı
    kurtarmadık) çünkü o, geride kalanlardan oldu.

    7:84 - Ve üzerlerine bir
    (azab) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!

    7:85 -
    Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk
    edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil
    geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin,
    düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan (insan)lar
    iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"

    7:86 - Tehdit ederek,
    inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak öyle her
    yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki
    bozguncuların sonu nasıl olmuştur.

    7:87 - Eğer içinizden bir grup
    benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, Allah aramızda hükmedinceye
    kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

    7:88 - Kavminden
    ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şu'ayb! Ya mutlaka seni ve seninle
    beraber inananları kentimizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz!" Dedi ki;
    "İstemesek de mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden döndüreceksiniz?)"


    7:89 - (Andolsun ki), Allah bizi ondan (kâfirlikten) kurtardıktan sonra
    tekrar sizin dininize dönersek, Allah'a karşı iftira etmiş oluruz. Rabbimiz
    Allah'ın dilemesi hali müstesna geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir.
    Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Ey Rabbimiz!
    Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en
    hayırlısısın.

    7:90 - Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Eğer
    Şu'ayb'a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız."

    7:91 -
    Derken o (müthiş) sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü
    çökekaldılar.

    7:92 - Şu'ayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç
    şenlik tutmamış gibi oldular. Şu'ayb'ı yalanlayanlar var ya işte ziyana
    uğrayanlar, onlar oldular.

    7:93 - (Şu'ayb) onlardan öteye döndü de: "Ey
    kavmim! dedi, ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt
    verdim, artık kâfir bir kavme nasıl acırım?"

    7:94 - Biz hangi ülkeye bir
    peygamber gönderdiysek, onun halkını -yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka
    yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.

    7:95 - Sonra kötülüğü değiştirip
    yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımıza da böyle
    darlık ve sevinç dokunmuştu." dediler ve hemen onları, hiç farkında olmadıkları
    bir sırada ansızın yakaladık.

    7:96 - (O) ülkelerin halkı inanıp
    (Allah'ın azabından) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar
    açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık.


    7:97 - Acaba o ülkelerin halkı, geceleyin uyurlarken kendilerine
    azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?

    7:98 - Yoksa o ülkelerin
    halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken onlara azabımızın gelmeyeceğinden emin mi
    idiler?

    7:99 - Allah'ın tuzağından (kurtulacaklarına) emin mi oldular?
    Ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın tuzağından emin olmaz.


    7:100 - Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu
    gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı
    musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri)
    işitmezler.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:54 am